Plug Ofis  : “Yerleştiğimiz Yeri Çok İyi Anlamak Zorunda Olduğumuzu Düşündüğümüz, Dışarıdan Jenerik Bir Şeyi Oraya Zorla Kabul Ettirmeye, Adapte Etmeye Çalışmadığımız, Yerin Parçası Olmayı Hedeflediğimiz Bir Tasarım Felsefemiz Var.”

İstanbul Render sponsorluğunda bu hafta Plug Ofis ’ in Şişli 'deki ofislerine konuk olduk. Plug Ofis kurucusu Mimar Büşra AL ile çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

0 5.087
Bihter ÖZTÜRK, Büşra AL, Dilan KENEZ (soldan sağa)

Büşra Hanım mimar olmak istiyor muydunuz, buna nasıl karar verdiniz?

B. A. : Evet, sanırım orta ikinci sınıfta mimar olmaya karar verdim. Birçok kişinin aksine benim mimar olmam rastgele bir durum değildi. Karadeniz Ereğli doğumluyum, tam Sibel Bozdoğan’ ın Bir Ulusun İnşası’nda bahsettiği türden bir fabrika yerleşkesinde, orada anılan o ütopik yerlerden birinde büyüdüm. İçerisinde öğle aralarında kısa film gösterimlerinin yapıldığı kocaman bir resim atölyesinin yer aldığı, sanatla iç içe bir Anadolu Lisesi’nde eğitim aldım. Eğitimimin verdiği bu perspektifle sanata yöneldim ve mimarlık benim için bunun orta yoluydu. Hem bilindik matematik-fen derslerini alırken hem de sanat ile ilişkili bir alana yönlenebileceğim bir aralık. Ailemde mimarlıkla ilgilenen kimse yoktu aslında. Bu anlamda benim için birkaç kilometre taşından ilki, resim öğretmenim Cemil Rüştü Baykal’ın yönlendirmesiyle mimar olmaya karar verdim.

Kariyeriniz ile ilgili bir planlama yapmış mıydınız, bugüne kadarki süreciniz nasıl gelişti?

B. A. : Ben öncelikle Kocaeli Üniversitesi’ni kazandım, ardından 2. sınıfta Yıldız Teknik Üniversitesi’ ne geçiş yaptım. Eğitim hayatımda bir diğer önemli figür ile de Kocaeli Üniversitesi’nde tanıştım. Çok değerli bir akademisyen ve hocam Elif Yeşim Özgen Kösten. O da İhsan Bilgin’ in öğrencisidir. Onun sayesinde çok erken bir zamanda kritik düşünce biçimini öğrendim. 2. sınıftan itibaren akademik bir donanımla yetiştim diyebilirim. Yıldız Teknik Üniversitesi’ne geçiş yapmama rağmen hiç bağımız kopmadı.

Okul döneminde İhsan Bilgin’in kurucusu olduğu Bilgi Üniversitesi – Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı açıldı. Eğitim hayatımın, yakın takipçisi olduğum bu oluşumda devam etmesini istedim. Akademi ve pratiğin iyi bir şekilde birleştiği çok iyi bir oluşumdu bu. Ben de uzun süre akademi mi pratik mi diye düşünürken ikisinin bir arada yapılabileceğini kavramaya başladım. 3. Sınıftan itibaren yüksek lisansımı programlamaya başlamıştım.

Öğrenci iken 3. Sınıftan itibaren yarışmalara girmeye başladım. İlk olarak SOS’ un açmış olduğu AKM proje yarışmasında eşdeğer 1. lik ödülü aldım, akabinde birkaç yarışmadan daha ödüller geldi. Bu sayede sadece okulun sunduğu eğitimle sınırlı kalmadan başka bir düşünce ortamında var olabiliyorsun. Yarışma süreçlerinde kaybetmek de oldukça önemli bir öğrenme biçimi. Kolokyum ortamını deneyimlemek, nelerin kazandığını, senin neden kazanamadığını görmek o alan ile ilgili farklı fikirleri görmen ve sindirmene yardımcı oluyor.

Okulun sonunda bitirme projem ile Archiprix’ e katıldım ve orada bir mansiyon ödülü aldım. Bu noktadan sonra yarışmaların hep hayatımda yer alacağını biliyordum.

Yüksek lisansıma planladığım şekilde Bilgi Üniversitesi’nde devam ettim.

Bilgi Üniversitesi’ndeki Yüksek Lisans sürecinde insanlar bu oluşumu yıldız mimarlarla tanışmak için bir fırsat gibi gördüler. Benim için ise pek öyle olmadı. Benim daha çok önemsediğim; Sibel Bozdoğan, Aykut Köksal, Günkut Akın, Atilla Yücel gibi kişilerden teori derslerini almaktı. Kendi pratiğimi hep teoriyle beslediğimi düşünürüm. Sanırım bana o 2. Sınıftan beri verilen eğitim ile bu, içsel bir kurgu olarak oluştu.

Yüksek Lisans’ın son senesinde Selçuk Avcı ile tanıştım. Jürime gelmişti ve ekibinde çalışmamı istedi. Yaklaşık 5 sene kadar birlikte çalıştık.

2014 yılında ofisten ayrıldım ve farklı ekipler ile yarışmalar yapmaya başladım. Önce Erbaa Çamlık Sosyal Habitatı Yarışması’nda mansiyon ödülü aldık. Sonrasında Gaziemir Aktepe ve Emrez Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Yarışması’nda eşdeğer ödüle layık görüldük. Ardından ise İğdeli Mimarlık ile birlikte ürettiğimiz Antalya Muratpaşa Çok Amaçlı Gösteri Merkezi yarışmasında 2.lik ödülünü kazandık.

O dönemde ofislerin biraz hantal yapılar olduğunu düşünüyordum. Kolektif birliktelikler, iş bazlı bir araya gelişlerin daha yaratıcı ve üretken olduğu kanaatindeydim. Çevremde de birlikte üretmeyi sevdiğim birbirinden bağımsız yaklaşık 10 kişi bulunuyordu. Her oluşumun dinamiğinin farklı olması, her seferinde senin kendini de yeniden kuruyor olman çok heyecan vericiydi. Bana kalsa uzun süre daha bilindik anlamdaki mimarlık ofisi gibi bir yapıyı kurmazdım fakat o dönem kurumsal bir firmaya yaptığım bir iş nedeniyle resmi olarak ofis açmak durumunda kaldım.

Buna rağmen sürekli büyümeye çalışan bir yapıdansa birbirine eklemlenip ihtiyaç olduğunda büyüyen ve sonra yeniden çekirdek haline geri dönen daha esnek bir modelin üretim biçimimize daha uygun olduğuna karar verdik.

Ofisinizin ismine bu şekilde mi karar verdiniz?

B. A. : Evet, adının plug olması bizim organizasyon biçimimizden kaynaklanıyor. Eklemlenme, takılma anlamına geliyor. Eğer bir ihtiyaç varsa bu şekilde bir araya geliniyor. Tek seferlik projeler için 20 kişilere kadar büyüyüp iş sona erdiğinde herkesin dağıldığı süreksiz bir koşulun içerisinde bulunmak istemedim. Bu formül daha esnek ve sürekli geliyor.

Farklı bir ekip yapınız var, yine de bir çekirdek kadronuz var mı?

B. A. : Evet. Benimle birlikte 3 kişiyiz. Turan Altıntaş ile ofisi paylaşıyoruz. Bazı projelerde de birlikte çalışıyoruz. Ozan Özdilek de dönemsel olarak bu yapıya eklemleniyor. Onun yürüttüğü sinema işlerine de biz destek veriyoruz.

Hiyerarşik ofis ortamının oluşmaması için çok direniyoruz. Ben hala ekiple beraber oturuyorum, belki çok fazla çizim yapmıyorum ama her yaptıklarına, her söylediklerine hemen cevap veriyorum. Onlar yoğun çalışırken benim nerede olduğumu bilmedikleri araya mesafe koyan bir iletişim kopukluğu yaşamıyoruz.  Ekip olarak o işi ürettiğinizin hissiyatının kaybolmaması için ekibimiz planlı olarak bu şekle evrildi.

Aslında bu oluşumu baloncuklara veya kimya moleküllerine benzetebiliriz. Ekip olarak bir topluluğuz, etrafımızda bir sürü uydu var, onların etrafında da öyle, galaksi gibi bir şey de diyebilirim. Tek başına bir evren olmaya çalışmak çok zor ama birileriyle bağlantılı bir oluşum olduğunda büyük bir çeşitliliği beraberinde getiriyor

Devam eden projelerinizden bahseder misiniz?

B. A. : Adana Sucuzade Mahallesi en önemli işlerimizden bir tanesi. 2016 yılında birincilik aldığımız bir kentsel tasarım ve mimari proje yarışması projesi, benim de kolobrasyonsuz yaptığım ilk iş.

Bu proje 72.000m2lik bir alanın tasarımı. Bir kent meydanı ve çevresinde ticari fonksiyonlar olan bir kent parçası. Proje alanı Adana’nın kent merkezinde, çok güzel dokusu olmasına rağmen, illegal binalar ile çöküntü bölgesi olmuş. Bu proje ile oranın tekrar bir meydan olarak kente geri verilmesi gibi bir düşünce ile yola çıkılmış.

Genel geçer sistemde inşa etmek hep boş bir alana doluluk üretmek üzerinden algılanır. Burada ise tam tersine kentsel bir boşluğun tasarımı durumu söz konusu. Yaklaşık 25.000 m2 bir meydandan bahsediyoruz. Tasarım yöntemi olarak da mevcut ada izlerini koruyarak o dokunun proporsiyonuna uyumlu yeni bir doku önerdik.

Proje, şu anda uygulama aşamasında. 7 etaptan oluşuyor. Biz 6 etabı sonlandırdık. İnşai olarak da farklı fazlarda üretimler bulunuyor. Bir taraftan şantiye çizimleri gidiyor, uygulanıyor bir taraftan diğer etapların tasarımları ve üretimleri yapılıyor, böylelikle üst üste binmiş bir durum söz konusu oluyor. Ayda bir defa da yerine gidiyoruz

Bunun dışında Boğaziçi Üniversitesi bilgisayar mühendisliği mezunu olan, çok genç, çok başarılı, yazılımcı bir ekibin -Pisano- ofisini tasarladık.  Bu ekip bir geri bildirim yazılımı geliştiriyor, bir yazılım desteği alıyor sonra yerli ve uluslararası birçok firmaya bu yazılımı satıyor. Bunun üzerine 5 kişilik bir ekip iken birden 40 kişi oluyorlar. Biz de büyümenin sonucunda ortaya çıkan mekan talebini karşılamaya çalıştık.

Ata Gyo için tasarlamış olduğumuz Lüleburgaz’daki Atacorner projesinin ise Mayıs 2019’da açılması öngörülüyor. Orada da çevresiyle etkileşimi olmayan alışveriş merkezi formüllerini tekrar gözden geçirerek ortasında bir avlu ve önünde kente açılan bir meydan olan geçirimli bir çarşı tipolojisi üretmeye çalıştık.

Bir yandan da sayıları azaldığı için çok sık olmasa da yarışmalara girmeye devam ediyoruz.

Atacorner Lüleburgaz

Peki, meslek hayatım boyunca mutlaka bir …(gökdelen, alışveriş merkezi, okul) tasarlamalıyım dediğiniz bir yapı var mıdır?

B. A. : Tipolojik olarak yok ama coğrafya olarak var. Ben metropollerde tasarım yapmak yerine kırsalda bir yapı tasarlamayı çok isterim. Bunun da tipolojisi konut olabilir ya da herhangi başka bir konu olabilir. Bir zaman sonra imkânım olursa seyreldiğim ve küçük şeyleri daha detaylı yaptığım bir hayata evrilmeyi istiyorum. Var olan ağacın, güneşin ve taşın çok önemli girdiler olduğu, orada kendi kedine devam eden şeyin parçası olan bir yapı tasarlamayı çok isterim.

Mimarlık mesleğini yapabilmek için yetenek ve bilgiden bağımsız olarak hangi insani özellikler gerekiyor?

B. A. : Karşısındaki şeyi anlamaya çalışmak çok önemli, karşındaki insanı dinlemek, okuduğunu anlayabilmek, baktığın projedeki hassasiyetleri kavrayabilmek önemli.

O bilincin gelişmesi gerekiyor ve o bilinç herkesin kişisel çabası ile geliştirilebiliyor. İnsanın ona öğretilen şeylerin üzerinde kendini yeniden kurması ve bunu sürekli yapıyor olması gerekiyor. Değişmek de önemli bir özellik.

Ofisinizin felsefesi nedir?

B. A. : Yeni yapılan şeyin çok yüceltilmemesi gerektiğine inanıyorum. Süper yeni bir şey yapıyoruz biz tasarımcı olarak mükemmeliz gibi kavramlardan çok uzağım. Bir şekilde evrende topluluk halinde yaşıyoruz, doğa ile bitkilerle, hayvanlarla başka insanlarla başka türlerle paylaştığımız yerde yerimiz herhangi bir şey kadar.

Yerleştiğimiz yeri çok iyi anlamak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz, dışarıdan jenerik bir şeyi oraya zorla kabul ettirmeye, adapte etmeye çalışmadığımız, yerin parçası olmayı hedeflediğimiz bir tasarım felsefemiz var.

 Yerle kurulan bağlantıyı önemsiyoruz. Orada vakit geçirmeyi önemsiyoruz.

Kariyerini şekillendirme aşamasında olan genç mimar ve mimar adaylarına neler söylemek istersiniz?

B. A. : Mimarlık çok geniş bir etkinlik alanı, yapabilecek çok şey var. Hangisine daha ait olduklarını bulmaları gerekiyor. Çünkü gerçekten ait olduğu yeri ve yaptığı şeyi benimseyen ve yaptığı şeye de inanan bir insanın enerjisi birlikte çalıştıkları insanlara da yansıyor ve işte o zaman ortaya güzel ve başarılı işler çıkıyor.

Bizlere değerli vaktinizi ayırdığınız için ve yenilikçi sorgulamalarınız için çok teşekkür ederiz.

B. A. : Ben teşekkür ederim.

Adana Seyhan Sucuzade Kent Meydanı – Ada 1-Balık Marketi (1.ödül)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adana Seyhan Sucuzade Kent Meydanı – Ada 2-Çarşı ve Ofisler (1.ödül)
Adana Seyhan Sucuzade Kent Meydanı – Ada 2-Çarşı ve Ofisler (1.ödül)

 

Adana Seyhan Sucuzade Kent Meydanı – Kadın Akademisi (1.ödül)
Adana Seyhan Sucuzade Kent Meydanı – Kadın Akademisi (1.ödül)

 

Uzundere Cemevi Sosyokültürel Merkezi -1 (mansiyon ödülü)
Uzundere Cemevi Sosyokültürel Merkezi -1 (mansiyon ödülü)

 

Kore Savaşı Anma Alanı ve Ziyaretçi

 

Trabzon Balık Restoranı

 

 

 

 

 

Pisano Ofis
Pisano Ofis

 

Toki Çorlu Yerleşimi
Gaziemir Aktepe ve Emrez Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Yarışması Maket

 

 

 

 

 

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.