İnsan-Çevre Etkileşimi Gittikçe Önem Kazanıyor
Çevre Psikolojisi son yıllarda gelişmekte olan bir alan. Sosyal Psikoloji, Klinik Psikoloji gibi alanlar kadar popüler olmasa da, araştırmacılar tarafından giderek daha fazla rağbet görüyor. Biz de bu alanı daha fazla tanıtmak amacıyla ülkemizde Çevre Psikolojisi’nin değişik konularında çalışmalar yapan Yrd. Doç. Dr. Güliz Muğan Akıncı ile bir sohbet gerçekleştirerek kendisinin son yıllardaki ilginç araştırmaları ve sonuçlarına dair bilgi aldık. Akıncı bize özellikle gençlere karşı yaş ayrımcılığı ve yine gençler arasında medeni olmayan davranışlarla ilgili algılara yönelik çalışmalarından bahsetti. Özellikle alışveriş merkezlerindeki yaş ayrımcılığı konusu oldukça ilgili çekici.
Selin Mısır: Sosyoloji, psikoloji, iç mimarlık gibi farklı disiplinlerde eğitim aldınız ve çalışmalar yapıyorsunuz. Öncelikle akademik geçmişinizden ve çalışma konularınızdan biraz bahseder misiniz?
Güliz Muğan Akıncı: Lisans eğitimimi ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde tamamladım. Bu eğitimimin 3. ve 4. yıllarında mekan ve insan davranışları arasındaki ilişkiye odaklanmaya başladım. Hatta o dönem sonradan Yüksek Lisans ve Doktora eğitimimi tamamladığım Bilkent İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde özel öğrenci olarak yine sonradan uzun yıllar danışmanlığımı yapan Doç. Dr. Feyzan Erkip’in bir seçmeli dersini almaya başladım. Feyzan Hoca’nın da bana o dönem yol göstermesiyle çevre psikolojisi alanına girdim ve sonraki tüm akademik çalışmalarım çevre psikolojisi alanında şekillenmeye başladı. Tabi sosyoloji alanındaki geçmişim kent sosyolojisi alanında da çalışmalar yapmamda ve bu konudaki birikimimde çok etkili oldu. Örneğin doktora tezim kentli gençlerin medeni olmayan davranışlarla ilgili algı ve deneyimleri üzerine Ankara’da Sakarya caddesinde bir alan çalışması. Yine gençlerin cep telefonu kullanımının mahremiyet algılar üzerine etkisi konusunda çalışmam oldu. Aslında gençler hemen hemen tüm çalışmalarımın odağında vardı diyebilirim. Bunun dışında katıldığım projelerde hep disiplinler arası alanda çalışmaya devam ettim. “Zaman Kullanımı Araştırmalarının Sosyal Bilimler Açısından Önemi, Türkiye’de Uygulanma Olanakları ve Olası Kullanım Alanları” yine Feyzan Erkip’le birlikte tamamladığımız bir projem var. Son olarak da Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Urban-Net’in yürüttüğü “Kentlerin Sürdürebilirliği için Perakende Sektörünün Planlanması” adlı projeni saha çalışmasının yürütücülüğünü yaptım.
S.M: Yüksek lisans tezinizde bir alışveriş merkezinde gençlere yapılan sosyal ayrımcılık üstünde çalıştınız. Bu çalışmanın içeriğini ve çıkış noktasını biraz anlatabilir misiniz?
G.M.A: Bu çalışmanın çıkış noktası aslında 13-19 yaş grubundaki ergenlerin boş zaman faaliyet ve mekan tercihlerini anlamaya yönelik bir ön çalışmadır. 13-19 yaş grubundaki gençlerin boş zaman ve boş zaman mekan kullanımları göz önüne alındığında, alışveriş merkezlerini (AVM’ler) çeşitli nedenlerle bu grup tarafından yoğun olarak kullanılan bir mekan olarak saptadık. Bu bağlamda, literatürde de çok fazla yer bulmayan toplumsal ayrımcılık ve bu kavramın gençlerin boş zaman tercilerini ne şekilde yönlendirdiği sorusunun da çalışmanın şekillenmesinde temel oluşturmasıyla birlikte, Ankara’da dönemin en büyük AVM’lerinden birini çalışma alanı olarak belirledik. Tabi AVM seçimi yapılırken hangi ulaşım yolları üzerinde olduğu, toplu taşımaya ne kadar olanak sağladığı gibi faktörler de belirleyici oldu. AVM’nin mekan olarak fiziksel ve toplumsal yönlerine ilişkin problemlerin belirlenmesi de çalışmanın bir diğer hedefiydi.
S.M: Peki araştırma sonuçlarınız neler gösteriyor? Sanırım gençlerin çok belirgin bir ayrımcılık algılamadığından bahsediyorusunuz.
G.M.A: Çalışmanın sonuçlarına göre, Türkiye koşullarında, sevilmeyen yönlerin, sorunların, adaletsizliklerin ve algılanan ayrımcılık örneklerinin varlığına karşın, yurt dışındaki örneklerinin aksine görüşülen 13-19 yaş grubundaki gençlerin AVM’lerden kaynaklanan toplumsal ayrımcılık algılamadıklarını görüyoruz. Yine de, bu gençlrin AVM’lerde bulunuşlarının ailenin uyguladığı bir takım kısıtlamalar, finansal olarak aileye bağlı olmak ve sınırlı mali kaynaklar gibi bazı ayrımcılık etmenlerinden kaynaklandığını söylemek mümkün. Ayrıca, gençlerin AVM tercih nedenleri incelendiğindeyse, güvenlik ve kullanıcıların sosyo-ekonomik statüsü gibi sosyal çevreyle ilgili açıklamalarda bulunan ebeveynlerinden farklı olarak, AVM’nin konumu, temel ulaşım ağlarına yakınlığı ve evlerinden AVM’ye ulaşım kolaylığı gibi fiziksel çevre etkenleri gençler için öncelikli nedenler olarak karşımıza çıkıyor.
İkincil açıklama olaraksa AVM içerisindeki faaliyetlerin ve çeşitliliğin fazla olması belirtiliyor. Bunun yanı sıra, yine araştırmanın bir bulgusu olarak, 13-19 yaş grubu gençlerin etraflarını saran fiziksel çevre ve fiziksel çevreyle ilgili unsurlara çok da dikkat etmedikleri ve fiziksel çevreyi oluşturan bileşenlerin neler olduğuna dair pek bir bilgi sahibi olmadıkları belirtilebilir. AVM’ler içerisindeki renk, müzik, kullanılan malzeme, mobilya vb. gibi fiziksel çevreyle ilgili unsurlar hakkında yaptıkları yorumlar kayda değer bilgi olarak oldukça sınırlı kalıyor.
S.M: Bu konu için alışveriş merkezini seçmenizin önemi nedir? Çalışma farklı bir ortamda yapılsa farklı sonuçlar alınabileceğini düşünüyor musunuz?
G.M.A: AVM’ler gençlerin sosyal dünyalarının çok önemli bir parçasını oluşturuyor. Gençken, yetişkinlik dönemlerine kıyasla çok daha fazla boş zaman, istek ve çok daha az sorumluluk duygusuna sahip olunur. Ama bunun yanı sıra, yetişkinlerin sahip olduğu güçten yoksun bir vaziyette, ebeveyn baskısı ve yasal sınırlamalarla da mücadele edilmesi gerekir. Bu da gençlerin istedikleri her mekana erişimini kısıtlayan önemli bir engeldir. Bunun yanı sıra, sokakların ve birçok kent mekanının trafik ve genç ve çocuklara ilişkin suçlar nedeniyle güvenli olmaması, AVM’leri birçok kent mekanına kıyasla gençler için, özellikle de 13-19 yaş grubu için, bir cazibe merkezi konumuna getirir. AVM’ler, gençlerin hem arkadaşlarıyla ‘takılabildikleri’, hem de mekan değiştirmeksizin birçok farklı aktivitede bulunup, zaman geçirebildikleri birer güvenli sığınak görevi görür.
Tabi bu noktada, bütün o ‘farklı aktiviteleriyle’ birlikte AVM’lerin aslında birer tüketim mekanı olması ve gençlerin sınırlı maddi kaynakları nedeniyle bu aktivitelere sınırlı erişimleri, AVM’leri gençler için dışlayıcı ve aykırı mekanlar konumuna getirir. AVM’ler ve gençlerin AVM kullanımına ilişkin tüm bu argümanlar düşünüldüğünde, gençlerin AVM’lerin sosyal ve fiziksel çevresini nasıl algıladıkları ve AVM’lere nasıl anlam yükledikleri önem kazanıyor. Tabi, bu tip çalışmaların sadece AVM’ler değil gençlerin boş zamanlarını harcadıkları diğer farklı mekanlarda, örneğin sokaklarda gerçekleştirmek farklı karşılaştırmalar yapmak adına önemli. Dolayısıyla, sadece AVM dışı mekanlar değil, farklı AVM’lerde yapılacak olan karşılaştırmalı çalışmaların bulgularının farklı sonuçlar doğuracağını düşünüyorum ve yaptığım tüm alan çalışmalarımda da bu durumu çalışmanın bir sınırlılığı olarak sunuyorum ki; farklı mekanlarda elde edilecek farklı bulguların her zaman değer katacağı fikrinin altı çizilsin. Ayrıca, nüfusunun yarısından çoğunun 25 yaş altında olduğu Türkiye gibi bir ülkede, farklı ortamlarda yürütülen detaylı ve kapsamlı araştırmalarda, gençlerin görüşlerine ilişkin, onlara yaşadıkları toplum ve kullandıkları mekanlar hakkında söz hakkı vermenin ve onları toplum ve çevreyle ilgili konulara dahil etme anlayışının gerekliliğine inanıyorum.
S.M: Doktora tezinizde ise gençlerin medeni olmayan davranışları algılamasına yönelik kapsamlı bir çalışmanız oldu. Bunun için ise büyük şehir örneğinden yola çıktınız. Bu çalışmanızdan da bahsedebilir misiniz?
G.M.A: Doktora tezimin konusu kentli gençlerin medeni olmayan davranışlarla ilgili algı ve deneyimleri üzerinde Ankara’da Sakarya caddesinde 84 gençle derinlemesine yüz-yüze görüşmeler yoluyla bir alan çalışması. Bunu yaparken medeni olmayan davranışlar kavramını incelemeyi de hedefleyen bir çalışma. Kavramın İngilizcesi “incivility” ve maalesef tam olarak Türkçe çeviri kavramın içeriğinin doluluğunu vermiyor. İçinde kaba davranışlar olduğu gibi, suçu da vandalizmi de, gündelik uygunsuz yüz mimiklerini ve bedensel aktiviteleri de barındıran bir kavram bu aslında. Çalışmada temel olarak, yabancılarla kent hayatındaki günlük karşılaşmalarda meydana gelen medeni olmayan durumlar ve bunların deneyimleri Ankara bağlamında ele alınıyor. Kent vurgusu ve kentsel alan vurgusu daha fazla. Kent sosyolojisi alanına da kayan bir çalışma bu yüzden. Gençler ve bunların kentsel kamusal mekanlarındaki tutumları, sosyal olarak, o mekanların yetişkin kullanıcıları arasında endişe ve rahatsızlığa yol açan temel medeniyetsizlik olayları olarak tartışılıyor. Bu bakımdan, aslında çalışmanın amacı, medeni olmayan davranış algılarını ve medeniyetsizliğin kentsel kamusal mekanlar bağlamında kentli gençler tarafından algılanma biçimlerini derinlemesine soruşturmak diyebiliriz.
Çalışma iki aşamadan oluşuyor. İlk olarak, kentsel alanda genel medeniyet dışı davranış anlayışı, Ankara’nın farklı semtlerinde yaşayan kentli gençlerin ve yetişkinlerin ifadeleri üzerinden araştırılıyor. İkinci olaraksa, medeni olmayan davranışların şartlar ve çevreye bağlı şekillenmesinin ve tanımlanmasının yanı sıra, mekan ve fiziksel çevrenin rolünü araştırmak için, gündelik medeni olmayan davranışların çoğunlukla rastlandığı sokaklar üzerine bir alan çalışması yapılıyor. Bu çalışmada, kentli gençlere sunduğu hizmetlerin çeşitliliğinin ve boş zaman faaliyetlerinin öneminden dolayı, Sakarya bölgesi çalışma alanı olarak seçildi.
S.M.: Nedir en çarpıcı sonuçlar?
G. M. A.: Sonuçlar, kentli gencin medeni olmayan davranışları tanımlarken toplumdaki yetişkin düzeninin kurallarına saygı duymanın yanı sıra, eğitim ve ailenin rolünün önemine de odaklandığını gösteriyor. Gençlerin, sokak şartlarında farklı medeniyet dışı davranış tanımları ve deneyimlerinin olduğu ve bunları çoğunlukla toplumsal çevreyle ilişkili olarak açıkladıklarını gözlemledik. Gençlerin sokaktaki medeni olmayan davranışlarla ilgili algısı ve deneyimleriyle, sokak kullanım biçimleri ve sokağa atfettikleri anlam arasında bir ilişki olduğu da saptandı. Ayrıca, günün farklı zaman dilimlerinin ve gençler arasındaki cinsiyet farklılıklarının sokaktaki medeni olmayan davranış algı ve deneyimleri üzerinde etkili olduğu belirlendi. Son olarak, gençlerin kent mekanlarının planlanması ve tasarımının yanı sıra, siyasi ve toplumsal konulara da duyarlı olduklarına yönelik bulgular bu çalışmanın öne çıkan noktaları diyebilirim.
S.M: Psikolojik kavramları mimarlık, tasarım gibi alanlarda çalışmanın önemi büyük sanırım. Ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsunuz bu alanları birleştirmenin?
G.M.A: Günümüzde yapılan tüm mekanların ve onların tasarımlarının geri planında kullanıcının ne istediği, ne düşündüğü, ne beklediği yatıyor. Mekanın istenildiği amaca yönelik çalışması tamamıyla mekanı kullanan kişilerin sosyo-psikolojik durumlarına ve mekan hakkındaki değerlendirmelerine bağlı. Dolayısıyla bu alanları birbirinden ayırmak çok da mümkün değil. Psikoloji, mimarlık ve tasarım alanlarının aslında aynı çatıda toplandığı disiplin çevre psikolojisi olarak tanımlanıyor. Kavram aslında oldukça yeni sayılabilir. İlk kullanımı 1930’lara dayanıyor. Tabi bundan önce de çevre psikolojisi alanında birçok çalışma yapılmış olsa da hepsi genel psikoloji başlığı altında kalıyor. Uzmanlaşmış bir alan olması çok daha sonra. İş yerlerinde mekanın performansa yönelik etkisini araştıran çalışmalar, ışık/renk gibi kavramların performans/konsantrasyon üzerindeki etkisini araştıran çalışmalar vb. hep bu alana giriyor aslında.
Temel olarak tanımını yapmaya çalışırsak, birey ve bireyin içinde bulunduğu sosyo-fiziksel çevre arasındaki etkileşimi çalışan bilim dalı diyebiliriz. Kişisel zevkin ve bireysel mutluluğun giderek altının çizildiği günümüz koşullarında, bireylerin içinde yaşadıkları mekanların ve bu mekanların tasarımlarının, fiziksel ve sosyal özelliklerinin bireylerin davranışlarını ne şekilde etkilediği üzerine çalışan böyle bir bilim dalına gösterilen ilginin artması aslında kaçınılmaz. İçinde yaşadığımız mekanların bizi ve mekanları nasıl dönüştürdüğümüze yönelik teorik ve uygulama içeren bu bilginin kullanımı profesyonel alanda giderek artsa da, ülkemizde maalesef bu alanın vurgusu akademide bence yeterli değil. Bunun sebebini de genel olarak bu alanın çok daha disiplinler arası bir platformda duruyor olması ve yine ülkemizde disiplinler arası çalışmalara yeterli önemin verilmiyor ya da daha yeni yeni veriliyor olması şeklinde açıklayabiliriz.
Detaylar için kaynaklar
Mugan, G. & Erkip, F. (2009). “Discrimination against teenagers in the mall environment: A case from Ankara, Turkey.” Adolescence, 44 (173), 209-232.
Mugan, G. & Erkip, F. (Değerlendirmede). “Incivility and the Turkish youth: The case of Sakarya, Ankara”.Children, Youth and Environments.
Mugan (Akinci), G. . “Gençler ve Alışveriş Merkezleri (AVMler): Gençlerin AVM Kullanım Tercihleri Hakkında Bir Alan Çalışması”. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü Dergisi.
Yard. Doç. Dr. Güliz Muğan Akıncı
Lisans eğitimini ODTÜ Sosyoloji Bölümünde tamamladıktan sonra, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümünde sürdürdü. Doktora derecesini 2009 yılında çevre psikolojisi alanından aldı. Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen uluslar arası Urban-Net projesi kapsamında Doktora Sonrası Araştırmacı olarak çalıştı. Şu an Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Akıncı, aynı Fakültede Dekan Yardımcılığı görevini de sürdürmekte. Çevre psikolojisi, kent sosyolojisi, evrensel tasarım, tasarımda insan faktörü ve araştırma yöntemleri gibi farklı alanlarda ders veren Güliz Muğan Akıncı, akademik çalışmalarını disiplinler arası alanda sürdürmekte. Gençler üzerine yaptığı çalışmaları üzerine uluslar arası kitapları ve birçok uluslar arası dergide yayınlanmış makalesi bulunuyor.
Kaynak: ajanspsikoloji.com
Fotoğraf: icmimarlikdergisi.com