Şimdi size farklı bir raf tasarımından bahsedeceğiz…Adı Mizu. Tasarımcı Alicja Prussakowska tarafından tasarlanan Mizu; üzerine yerleştirilen eşyalara göre farklı formlar alıyor.Tasarımın adını aldığı Mizu; japoncada su anlamına geliyor ve tasarımın dalgalı formuna gönderme yapıyor.Tasarımcı bu tasarımını yaparken,kullanıcıların kendi hikayelerini kurgulayabileceği,zamanla raflarda meydana gelen göçüklerde,izlerde kişisel uzantısını ve hikayesini yakalayabileceği ve tabii ki gözlemleyebileceği bir sistem yaratmak istemiş.Raflar hem taşıdıkları eşyaların ağırlığına göre şekil alıyor hem de farklı görünümler oluşturuyor.Her kullanıcının tercihlerine bağlı kullanımından dolayı kişisel tercihleri yansıtıyor olması da cabası.
Raflar ahşap bir iskelet üzerine yerleştirilen teller sayesinde basit bir şekilde hizalanabiliyor. Böylelikle raflara istediğiniz şekli verebilmek mümkün oluyor.Başka bir açıdan bakarsanız kullanıcıya ”kendi” formunu ”kendi” rafını tasarlama imkanını da tanımış oluyor.Bu sayede aynı mobilyadan sonsuz sayıda farklı mobilya elde edilmiş olması da tasarımın bir başka hoş tarafı.
Rafın bir anlamda tabanını oluşturan siyah sandık; çözümünde düşünülmüş naif detaylar sayesinde, bir depolama ünitesinden çok masif bir kütle gibi algılanıyor.45 derecelik birleşim detayları bu algının ana sebeplerinden biri.Bir başka artısı ise kullanıcısına ekstra bir alan sağlıyor olması…
Aynı zamanda tasarımda iki zıtlığın uyumlu birlikteliğini de görüyoruz.Depolama birimi olarak kullanılması hedeflenen ve tasarımın tabanını oluşturan siyah sandıktaki masif ve katı etki ile rafların akışkan karakteri arasında oluşan zıtlık bir yandan sapasağlam bir görüntü çizerken bir yandan raflardaki yumuşak çizgilerle o naif ve zarif etkiyi sürdürüyor.
