Ekolojik Yapılardan Örnekler 4/Oslo Opera Evi Snohetta
Merhaba…Ekolojik Yapılardan Örnekler serisinde bu hafta Norveç’teki Opera Evi’ni anlatıyoruz…
Oslo’nun merkezindeki Bjørvika semtinde, deniz kıyısında bulunan Oslo Opera Evi;sanki Norveç ile dünyanın, sanatla gündelik yaşamın ayrıldığı bir duvar… Bu sınır adeta sanatla halkın buluştuğu bir nokta. Mimarlığını İskenderiye’deki yeni kütüphanenin de mimari projesini çizen Snøhetta firması üstlenmiş.Proje yaklaşık 40 dönümlük bir arazi üzerinde gerçekleştirilmiş. Binanın yapımına 1999 yılında karar verilmiş;ve inşaat 2007 yılında tamamlanmış .
Snøhetta; tesislerinin kendi kendine çalışan, mantıklı planlanmış bir fabrika gibi işlemesini, hem şimdi hem de sonra kullanışlı ve esnek olmasını istemiş. Bu esneklik planlama aşamasında da çok işe yaramış.Binanın konsepti 4 temel kavram üzerine oturtulmuş;
1. “Dalga duvar”
Opera ve bale Norveç’te genç sanat formları. Bu uluslararası bir ortamda gelişmeye açık… Bjørvika yarımadası dünyanın geri kalanı ile tarihsel buluşma noktası olan bir liman kenti olduğundan;yer ‘burada’ ve su “orada” gerçek ve sembolik bir eşik oluşturmakta ve her ikisi arasındaki çizgi daha da önem kazanmaktadır. Bu eşik kara ve denizin birlikteliği olduğundan; Norveç ve dünya, sanat ve gündelik hayat arasındaki birliktelik büyük bir duvar olarak gerçekleşmiştir. Bu; sanatı karşılamanın da eşiğini oluşturmaktadır.
2.”Fabrika”
Ayrıntılı yarışma için bir temel olarak geliştirilmiş. Snøhetta müstakil olarak operasındaki üretimi kolaylaştıran bir ‘fabrika’yı rasyonel olarak planlanmış. Bu fabrika fonksiyonel ve esnek planlama/uygulama aşamasında ve daha sonra kullanım için gerekli niteliklere sahip olmalıdır fikri daha planlama aşamasında çok önemli olduğunu kanıtlamış: Mekanlar ve çalışma grupları bir dizi son kullanıcı ile işbirliği için ayarlanmış. Bu değişiklikler, mimariyi etkilemeden yapının özelliklerini iyileştirilmiş.
3.“Halı”
Yarışma, projenin yüksek mimari kalitede olması gerektiğini belirttiğinden;.bu ifade anıtsallığı düşünülmüş. Beraberlik kavramında, ortak mülkiyet, herkes için kolay ve açık erişim verileri ortaya konulmuş. Fikir bu anıtsallığı bir meşruiyet olarak ortaya çıkarmış; binanın tepesinde yatay ve eğimli yüzeyleri bir ‘halı’ oluşturarak dışarı çıkartırken, mümkün olan en geniş anlamda operayı erişilebilir hale getirmek isteyen bu kavramlara dayalı bir anıtsallık yaratılmak istenmiş.Bu halı tasarımda;Cityscape ile ilgili eklemli bir formu getirmiş.Anıtsallık bir yatay uzantı olarak değil, düşeyde elde edilmiş.
Yarışmanın ve ortaya çıkan binanın kavramsal temeli; bu üç unsurun bir arada – dalga duvar, fabrika ve halı’nın ortaya konmuş olmasıyla ortaya çıkmıştır.
KENTSEL DURUM
Opera binasındaki mermer kaplı çatı arası şehir ve fiyort manzarasına açılan büyük bir kamusal alan oluşturmuş.Operadaki kamusal yüz, batı ve kuzey yüzlerinden oluşuyor.Bina ve fiyort, bölgenin kentsel peyzajı ile bağlanıyor. Doğu yönü için, ‘fabrika’ eklemli ve çeşitli halde.Bir yaşam ve şehir animasyonu bu şekilde kentlilik kavramına anlam katıyor.
Oslo’daki opera binasının;fuayesindeki yüksek cam cephe, binanın güney, batı ve kuzey yönlerindeki manzarada büyük bir rol oynuyor. Projenin başında bunun gerekliliği farkedilmese de, şu an hem gece hem gündüz bu camlar sayesinde aydınlatılma yapılabiliyor.
Cam cephe 15 metre yüksekliğinde. Projenin oluşturulma aşamasında mimarın isteği bu cam yapının tasarımında olabildiğince az sayıda çelik kolon, çerçeve ve sabitleme parçalarının kullanılması olmuş.. Büyük cam panellerin kullanılması ve çelik parçaların küçüklüğü, camın sağlamlığının artmasını gerektirmiş. Bu kadar kalın camlar genelde berrak ve saydam olmaktansa biraz yeşile dönük olduğundan;düşük demirli camlar kullanılmasına karar verilmiş.
Diğer rakamsal verilere bakacak olursak;Binanın ana salonu 1364 koltuklu. Ayrıca 400 koltuklu daha küçük bir salonu ve 200 koltuklu bir prova salonu bulunuyor.