İstanbul Anadolu Hisarı’nda yer alan, geçmişte padişahların vakit geçirdiği görkemli cephesiyle sizi içeriye göz atmaya sürükleyen eski adı ile Göksu Kasrı‘nı gelin daha detaylı inceleyelim.
Küçüksu kasrı, Sultan Abdülmecit döneminde Balyan ailesine yaptırılmış bir biniş kasrıdır. İnşaat 1856 yılında tamamlanmıştır. Kasırlar sadece hünkârların malı sayılan ve sarayların haricinde inşa edilen, köşkten büyük binalardır. Padişahların yaşama mekanı olarak kullanmayıp sadece misafirlerini ağırladığı bu yapıda, bu sebeple birden fazla misafir odası vardır.
Kasrın girişi ücretli, biletinizi aldıktan sonra belirli saat aralıklarıyla düzenlenen turlara katılıyorsunuz. Tur saatiniz başlayana kadar eşsiz manzarasının keyfini çıkarıp bahçeyi turlamanızı öneriyorlar. Cephesindeki, kapılarındaki ve diğer tüm detaylardaki kabartmalar binayı sanki bir dantel gibi çevrelemiş. Yapı, geçmişte ahşap olarak inşa edilip daha sonra renovasyon ile kagir olarak güncellenmiş.
Yapının hükümdarlara ait deniz cephesinden girişi, şadırvanlı küçük havuzu ve çift kollu merdiven ile tamamlanmıştır. Cephesindeki görkemli süslemelerden kendinizi alamayacağınız küçüksu kasrı, hükümdarların avlanmak için geldikleri bölgedeki dinlenme yeri olarak tasarlanmış.
Denize paralel uzun kenarı ile, dikdörtgen formdaki yapının deniz cephesi üç düşey parçaya ayrılmıştır. Yerden 3 metre yüksekliğindeki yapı, deniz cephesi girişi dört sütunun taşıdığı kemerli bir sahanlığın gerisine doğru çekilmiştir.
Kasrın içerisinde fotoğraf çekmek ancak özel izin ile mümkün olabildiğinden, iç mekanın gösterişini kendi fotoğraf albümünüzde bulunduramıyorsunuz. Fakat internetten görsellere ulaşmak mümkün.
İç mekandaki zemin kaplaması mermer ve marküteri ahşap. Bu sebeple ziyaretçilerin halı ile oluşuturlmuş yürüme yollarından ilerlemelerine izin veriliyor. Kasrın içerisindeki tüm mobilyalar orjinal olup, sadece bazı döşemeler yenilenmiş.
Tavanlardaki detayların tümü orjinal altın varak olup, el işçiliği ile oluşturulmuş desenlerle kaplı. Avizelerin her biri fazlaca ağır olduğu için taşıyıcı sistemdeki kirişler ile taşınmaktalar.
Duvarlarda ise, kiremit rengi astarın üzerine açık renklerde duvar boyası ve detaylarda ise altın varak kullanılmış. Zamanla dökülen boyalar, renovasyon gerektirdiği durumlarda kazınıp yine aynı rengine boyanmakta.
Kasrın en değerli odaları deniz manzaralı olanları, bu sebeple arka odalara göre çok daha fazla gösterişliler. Şömine mermerleri orjinal İtalyan mermeri olup, halıların bir kısmı Hereke.
Kasrın en değerli odası, bir dönem Atatürk’ün kullandığı alt ve üst görseldeki oda. Atatürk’ün kullandığı çalışmasının da sergilendiği kasrın sizi en çok etkileyecek odası şüphesiz bu oda.
Kasrın arka odaları ise, yaverler için düzenlenmiş. Genel görünüm ile daha sade tutulmaya çalışılsa da yaver odaları da deniz cephesindeki odalar kadar gösterişli.
Kasrın bir yatma mahali olmadığı için duş için tasarlanan bir banyo da bulunmuyor. Fakat dönemin cumhurbaşkanı burada kısa bir süre yaşadığı için kendisine banyo ve yatak odası yaptırıyor. Bunlardan sadece bir banyo sergiye açık iken , diğer mahaller orjinalliği bozulduğu gerekçesi ile sergilenmiyor.
Mimarisi Nigoğos Baylan, iç mimarisi ise Sechan tarafından inşa edilen yapı, tüm detaylar özenle düşünülerek günümüze kadar korunarak gelmiş. Hükümdar ve misafirlerin kullanımındaki 2 kat, hizmetlilerin kullanımındaki bodrum kat ile 3 katlı bu kasrı gidip görmenizi, tavsiye ederim.
Üstelik, ziyaretçilerin özel günlerini kutlamak için de kullanıma açık. Kasrın hemen yanındaki bölümde özel gün organizyonları düzenleniyor ve kasrın bahçesinde çekim yapılmasına izin veriliyor.
