Meslek Odaları Rant Lobisinin Ürünü mü? İmza Yetkisi de!
Yıllarınızı verip üniversiteye hazırlanıyorsunuz. Sonra zar zor kazandığınız üniversite sınavı ile bir mesleğe talip oluyorsunuz. Yıllardır çabalayıp kazandığınız üniversite hayatına bir 4 yılınızı daha veriyorsunuz.
Gene türlü maddi ve manevi zorluklarla üniversitenizi bitirip diplomanızı alıyorsunuz. Artık bir meslek sahibi oluyorsunuz.
Fazla uzaklara gitmeye gerek yok; mezun oldunuz ve artık bir mimarsınız. Kendi işinizi yapmak istiyorsunuz. Diplomanız da var fakat yapamıyorsunuz! Çünkü meslek odanıza kayıtlı değilsiniz!
Bir de buraya para verip tescilli mimar olmanız gerekiyor! Diplomanız yetmiyor!..
Özellikle iç mimarlar için meslek odası masraftan başka hiçbir şey değil. Mesleki anlamda hiçbir artısı olmayan bir odaya para verip kayıt olup sonrasında ödemediğiniz aidatlar için sizi avukatları ile tehdit etmesini istemiyorsanız bulaşmayın. Çünkü zaten meslek hayatınızda odanın size sağlamış olduğu bir yararı olmadığı gibi bir engeli de yok.
Gel gelelim meslek odaları için diğer bir konuya… Belki de meslek odaları için kendini heba eden birçok kimse bunun farkında değildir. Fakat bu konuya değinmekte ve bu konuyu yaymakta fayda var. Yazının bundan sonraki bölümünde Ekonomist Süleyman Yaşar‘ın “Faiz Lobisi / Paranızı nasıl çaldılar?” isimli kitaptan bir derleme ile devam edeceğiz:
Yunanistan ekonomisinin batmasının en önemli nedenlerinden biri olarak “rekabetin ortadan kalkması” gösteriliyor.
Çünkü Yunanistan’da her meslek grubu kendisine tekel haklarını içeren düzenlemeler yaptı. Mesleğe yeni girişler zorlaştırıldı. Berberlerden taksi şoförlerine, doktorlardan eczacılara kadar mesleklere giriş zorlaşınca, eski meslek erbabıyla rekabet edecek gençler olmadığından ücretler artıyor ve işlem maliyetleri çoğalıyor. Böylece aşırı yükselen maliyetler, Yunan ekonomisini sürdürülemez hale geriyor.
Şimdi Yunanistan bu sorunu çözmek için mesleklere tanınan tekel haklarını kaldırmaya ve mesleğe girişleri kolaylaştırıp rekabetçi bir düzene geçmeye uğraşıyor. Çünkü tekel hakkı sadece rekabeti değil mesleğin kendisini de geriletiyor.
Nasıl olsa rakibim yok diyerek meslek sahipleri kendilerini geliştirmeyi bırakıyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi tekelinde tuttukları mesleklerinde haksız yüksek ücretler alıyorlar.
Hak etmedikleri ücretleri alıyorlar; çünkü kıtlık rantı elde ediyorlar. Bu türden haksızlıkları ve rantları ortadan kaldırmak ve meslek mensuplarını rekabete açmak için tekel haklarını kaldırmak gerekiyor.
Çok geç de olsa Yunanistan şimdi bunu yapmaya çalışıyor.
Gelelim Türkiye’ye. Çok ilginçtir, Türkiye’de son dönemde meslekleri icra etmeyi zorlaştıran düzenlemeler yürürlüğe konulmaya başlandı. Her meslek grubu yeni mezunların ya da gençlerin mesleğe girişini uzun formalitelere bağlamaya başladı.
“Türkiye’yi buna AB kuralları zorluyor” diyebilirsiniz ama işin aslı öyle değil! AB, mesleklerde “eşleştirme” (twinning) dediğimiz mesleği AB kurallarına uygun icra etmeyi talep ediyor. Bizde yapılan ise bu değil. Hatasını geç farkeden Yunanistan gibi Türkiye de mesleklerin rekabet içerisinde çalışmasını sağlamalı.
Türkiye’de bir üniversite mezunu eğer mesleğini icra etmek istiyorsa, örneğin inşaat mühendisliği ya da muhasebecilik yapmak istiyorsa, devletin yapacağı mesleki lisanslama sınavına girip lisans aldıktan sonra artık meslek odaları ona karışmamalı. Koşul öne sürmemeli. Hatta meslek odasına üyelik zorunlu olmaktan çıkarılıp kişinin kendi seçimine bırakılmalı.
Daha da doğrusu; askeri cuntaların meslekleri kendi ideolojisine göre yönetmek amacıyla 1961 Anayasasının 122 ve 1982 Anayasasına koyduğu meslek odalarına zorunlu üyeliği düzenleyen 135’nci madde yeni anayasada olmamalı. Çünkü otoriter bir rejim olan Çin’de bile meslek odalarına zorunlu üyelik yok.
Şimdi gelelim ele aldığımız yeni Türk Ticaret Kanunun (TTK)’da değişiklik yapılırken rantların nasıl kollandığına…
Yeni TTK’da değişiklik yapılması isteyenler kendi rantlarını kollamak amacıyla şeffaflığı ortadan kaldırmayı istediler ve bunu da başardılar.
Ama bu süreçte bazı çıkar grupları kendi rantlarını da kolladılar.
***
Velhasıl kelam; kalabalık olan mimarlar odası, az sayısı olan iç mimarlar odasını ezer.
Öğrenci iç mimarlar “imza yetkiniz var mı” sorusu ile küçümsenir,
Öğrenci iç mimarlar “5 kata kadar bina yapabiliyormuşuz” ile kendini avutur,
Mezun iç mimar odaya kayıt olmasının faydası olduğuyla kandırılır,
Mimarlar sahibi oldukları diploma ile imza atmak için dünya kadar para ödemek zorunda kalır,
Yetmiyormuş gibi eğer bunlar yoksa cezalandırılır…
Şimdi hükumet bu işin peşine düştü ve meslek odaları ile ipler koptu. Bakalım Yunanistan’ın geç anladığı bu vahim tablo Türkiye’de nasıl sonuçlanacak?
Meslek odaları rant kapısı olmuş; sahi kime yarıyor bu rant acaba!?
Takdir etmemek elde degil
Meslek odaları ne yazık ki kuruluş amaçlarının dışında her işle meşguller bir tek Mimarlık ile alakaları yok şehirlerdeki izbe, ucube yapılar inşa edilirken muhtemelen patagonya’ da görev ifa ediyorlardı…