İzlanda’da Rus-Ortodoks Kültür Merkezi Tasarımı; ‘Quadratura Circuli’
Rusya, 20. yüzyıl Sovyetler Birliği’nin din karşıtı tutumu ile dinsel mimari alanında büyüme fırsatını bulamadı.
Rus mimar Philip Yakubchuk, dini Rus mimarisinin bir zamanlar sahip olduğu zengin tarihini keşfedince “öğrenme yolunda tekrar yürümeye” başladığını söylüyor. Quadratura Circuli genç Rus tasarımcılar Daniil Makarov, Ivan Zemlyakov ve Yakubchuk’un üçlüsünün 21. yüzyılda Rus dini mimarisini yeniden canlandırmak üzere başladıkları çalışmada ortaya çıkan bir mimari örneği. Latince adı, imkansız olduğuna inanılan bir görevi tanımlamak için kullanılan bir metafor olan “Çemberin Karesini Bulmak” anlamına geliyor ve bu “günümüz halkı için tapınak tasarımı” na tamamen adanmış bir grup için çarpıcı bir isim. Ancak onların Reykjavik, İzlanda’daki Rus Ortodoks Kültür Merkezi önerisi, geçmişin sanatını ve günümüzdeki kültürü birleştirmenin mümkün olduğunun bir örneği olmuş. Proje, çağdaş dini Rus mimarisi için olası bir katalizör olsa da, projenin yerel bağlamı da projeyi bölgedeki sivil halk için bir katalizör haline getiriyor. Önerilen Rus Ortodoks Kültür Merkezi, Reykjavik’in tarihi merkezinden sadece 700 metre uzaklıkta, bir kilise, bir vaftizhane ve çok amaçlı bir papaz evi içeriyor.
Kültür Merkezi, sosyal bir noktada bulunduğundan Reykjavik’in bu bölgesindeki değişim ve iyileştirme ajanlarından biri olarak düşünülüyor.
Önerilen tasarım geleneksel bir Rus kilisesinin kompozisyonunu minimalist Nordic estetiği ile birleştirecek biçimde tasarlanmış. Bu simbiyotik ilişki ile birlikte mimarlar, iklim, gün ışığı ve peyzaj gibi bölgesel faktörleri kullanarak hangi elementlerin her iki kültürden de beslenebileceğini belirlemişler. Örneğin, Parish House, geleneksel bir bölüm. Alt katında, soğuk bir sıcaklığa sahip olan boş bir depo niteliğinde bir alan Rus dua alanı gibi işlev görüyor. Parish House’un ikinci katında daha ahşap yapı ile yalıtılmış olması nedeniyle konaklama imkânı sağlanmıştır. Rus kilise mimarisinde tipik olan dekoratif taş öğesi de beyaz sıva duvarlar ve gri ahşap bir çatı kullanılarak saflık ve minimalizm ile değiştirilmiş. Estetik bölgedeki komşu yapılarla eşleşmeyen sıva, kuzeyden gelen gün ışığıyla güzel bir etki yaratıyor ve soğuk Kuzey ülkesinin manzarasını tamamlıyor. Tasarımcılar projenin asimetrik kompozisyonunu kuzey Rusya’nın Estonya bölgesine bitişik olan Pskov’daki kiliselere gönderme yapmak amacıyla tasarlamışlar ancak sıva kaplı eğrileri ile Kültür Merkezi, Le Corbusier’in Notre Dame du Haut’unu da andırıyor.
Dış niteliklerin yanı sıra, proje, modernist iç nitelikleri ile de övünüyor. Yakubchuk’un yazdığı gibi: “Küçük dağınık pencereler dua için samimi bir ortam yaratacak loş ışıklar meydana getirir.”
Sonuç olarak, mimarlar bu binaların imajını yeniden canlandırmışlar ve 21. yüzyılın yaşamı için çeşitli uygulamalarla önemini vurguluyorlar.