EDDA Mimarlık : “Amacımız mekanların içindeki hikayeyi ortaya çıkarmak ve bunu en iyi şekilde anlatmak “
Bize biraz kendinizden ve EDDA Mimarlık ofisinin kuruluş hikayesinden bahseder misiniz? Ofis açmaya nasıl karar verdiniz?
E. T. : 1991 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü’nden ikincilikle mezun oldum. 1991-1995 yılları arasında birçok tarihi eser restorasyon projesi ve uygulama çalışmasında yer aldım.Daha sonra kendimi daha çok geliştirebilmek için Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölümü’ne birincilikle girdim ve birincilikle mezun oldum.
Mezuniyet sonrası 1996-1998 yılları arasında Illinois Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’nde okudum ve Chicago’da bulunan Bilim ve Endüstri Müzesi’nde tasarımcı olarak görev aldım. 1999 yılında Türkiye’ye döndüm ve 2000 yılında TE Mimarlık firmasını kurduk. Ben de, kurucu ortağı olduğum TE Mimarlık ile tasarım ve uygulama alanlarında çalışmalarıma 2008 yılına kadar devam ettim. 2008 yılından itibaren de tasarım ve uygulama çalışmalarımı, kurucusu olduğum EDDA Mimarlık bünyesinde sürdürüyorum.
Kendi ofisimi açmaya yaklaşık 15 yıllık bir iş tecrübesinden sonra karar verdim. Tam anlamıyla bir projenin bütün sorumluluklarını üzerinizde taşıyabilmeniz için iyi bir eğitimin yanı sıra, yeterli bir iş tecrübesine de sahip olmanın gerekliliğine inandığımdan dolayı, tasarım alanında bir başarı elde etmenin dışında, iş yaşamının gerektirdiği tüm yükleri taşımaya da kendimi hazır hissettiğim noktada ofisimi kurdum.
Meslek seçiminizin önce ya da sonrasında farklı bir meslek düşünceniz oldu mu? Eda Tahmaz iç mimar olmasaydı ne olurdu?
E. T. : Lise hayatım boyunca aynı zamanda yarı zamanlı olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Bölümü’ne gittim. Üniversiteye girene kadar hayatımda hep müzik vardı. Resme karşı olan yeteneğimi ve ilgilimi ise restorasyon bölümüne girince öğrendim. Ve tabii sonrasında da kopamadım. İç Mimar olamasaydım da heralde yine tasarım ile ilgili bir konu olurdu. Şu anda da, çok meraklı olduğum takı tasarımı konusunda çalışıyorum. Çok keyif aldığım bir alan, vakit buldukça amatör olarak tasarımlarımı yapıp şimdilik kendim kullanıyorum.
Başarılarla dolu bir eğitim hayatınız var. Bize biraz akademik kariyerinizden ve bugünkü tasarım anlayışınıza katkılarından bahseder misiniz?
E. T. : Gitmiş olduğum okullar ve okumuş olduğum dönemden dolayı oldukça şanslı olduğumu düşünüyorum. Bitirmiş olduğum her iki bölümde de, konularında en iyi hocalardan eğitim aldım. Projeye bakış açısı, mekan çözümleri, detaycılık anlayışı gibi konularda onlardan aldığım ilham ve yaklaşımlar ile, bugün çalışmalarımızı istediğimiz noktalarda sürdürebiliyoruz.
Ofis felsefeniz hakkında neler söylemek istersiniz Tasarım sizin için ne ifade ediyor? Sizce nitelikli bir tasarımda en önemli kriter veya kriterler nelerdir?
E. T. : Bu ofiste ve çalışma yaşamım süresince içinde yer aldığım tüm projelerde önceliğim hep müşterilerin istek ve öngörülerini, kendi mimari görüş ve bilgimiz ışığında süzerek, istenilen amaca yönelik rahat ve huzurlu ortamlar yaratmak oldu. Tabii her proje kendi yerine ve amacına göre farklılıklar gösterse de, bizim için değişmeyen tek konu fonksiyonu ön planda tutarak her mekanın içindeki hikayeyi ön plana çıkarmak ve bunu en iyi şekilde anlatmak. Bir mekanın kurgusunu yaparken göz önünde bulundurduğumuz ana unsurlar, tasarım aşamalarının ve katmanlarının oluşturulması sırasında istenilen fonksiyon, amaç ve duyguyu bir bütünlük içerisinde korumak ve ön plana çıkarmak.
Teoride sayabileceğimiz bu nitelikleri pratikte uygularken ne gibi handikaplarla karşılaşıyorsunuz?
E. T. : En önemli unsur müşteriyi doğru anlayabilmek ve bunu projeye doğru yansıtabilmek. Proje aşamalarında müşterilerimizle doğru diyaloglar kurabilmek ve bunu doğru okuyabilmek en önemli zorluklardan biri. İşin sonucunda beklediğiniz etkiyi oluşturabilmek için doğru okuma yapmanız gerekiyor. Bunu uygulamalarınıza da aynen yansıtabilmeniz ve sahada uygulamalarınızda karşılığını görebilmeniz önemli.
Ekip yapınızdan bahseder misiniz? Kaç kişi yer alıyor bu ekipte? İş bölümünü neye göre ayarlıyorsunuz?
E. T. : EDDA Mimarlık ekibimizin kilit kadrosu 7 kişi. Ofis içerisinde tasarımlar, öncelikle ana unsurlar belirlendikten sonra detaylandırılıyor ve süreç içerisinde belirli aşamalarda denetleniyor. Sonrasında da üretimlerimizi belli bir aşamada işverenlerimizle paylaşıyoruz. Ancak hem proje ve tasarım, hem de uygulama yaptığımız için projeyi üstlenen sorumlularımız alınan projeleri A’dan Z’ye takip ediyor.
Hem Türkiye’de hem yurt dışında projeler yapan bir ofis olarak Türkiye ile yurt dışı arasında mimari ve mimari yaklaşım açısından ne gibi benzerlikler ve farklılıklar gözlemliyorsunuz?
E. T. : Tabii daha öncesinde de belirttiğim gibi müşterilerin istekleri ve görmek istedikleri fonksiyon olarak benzerlikler gösterse de, duygu olarak yerellik gösteriyor. Yerel kültüre bağlı bazı farklılıklar oluşabiliyor. Global çalışan firmalarda yerel kimlikten daha çok uluslararası kurumsal kimliği ön planda tutan tasarımlar isteniyor.
Birçok farklı tipolojide çok başarılı projelere imza atıyorsunuz; ancak isminiz en çok finans yapılarının tasarımlarıyla anılıyor. Sizce, geçmişten bugüne finans yapılarının tasarım anlayışında neler değişti? Bu değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
E. T. : Tarihsel süreç içerisinde banka binalarının her zaman içinde bulundukları dönemin mimari ve iç mimari özelliklerini yansıttığı görülmüştür. 80’li yıllar öncesi banka yönetim binalarının ve şube iç mekanlarının insandan kopuk, katı, güçlü görünümlü, büyük boşluklarla dolu olduğunu görmekteyiz. Çalışanlar ve hizmet elemanları ile müşteriler arasındaki koyu renkli, yüksek mobilya ve seperasyonlar da bu görünümü güçlendiriyordu. Son yıllarda ise, adeta bir prestij yarışı haline gelen banka binaları için çağdaş, teknoloji ürünü, bankanın kimliğini yansıtan mekanlar tasarlanmaya başlandı. Artık, ofis ortamının modernize edildiği, son derece şeffaf, müşteri ve çalışanların birbiriyle rahatlıkla iletişime geçebilecekleri açık ve net mekanlar kurgulanıyor.
Bu tarz projelerin tasarım süreçlerinde neleri dikkate alıyorsunuz? Ne tür dinamikleri bulunuyor?
E. T. : Bankalar için %100 müşteri memnuniyeti ve yeni müşterilerin kazanılması açısından iç mekanların etkin ve verimli kullanılabilmesi son derece önemli. Bu sebeple konfor ile fonksiyonu bir arada sunarak, hem personel hem de müşteriler için güvenli, net ve akılda kalıcı bir ortam oluşturmanın banka iç mekan tasarımlarındaki en önemli unsurlar olduğunu düşünüyorum. Logodan başlayarak tüm kurumsal kimliğin bankanın iç mimarisiyle uyum içinde olması diğer yapı tipleri ile bankaları birbirinden ayırıyor. Dolayısıyla iç mekanlarında kullanılan renk, malzeme ve dokularda dahi markanın akılda kalıcılığının ve kuruma olan güvenin artarak pekişmesi gerekiyor. Tasarımlarımda özellikle renk, malzeme ve dokuların akışkan kullanımıyla çağdaş ve dinamik iç mekanlar elde etmeye çalışıyorum.
Kariyerlerini şekillendirme aşamasında olan genç mimar ve mimar adaylarına neler söylemek istersiniz?
E. T. : İnsanların kariyer seçimlerini yaparken ve sonrasında, o kariyeri oluştururken öncelikle yaptıkları seçimin tüm gerekliliklerinin farkında olmaları ve yaşamları boyunca kendilerini geliştirmek için sürekli bir çaba göstermeleri gerektiğine inanıyorum. Bizim mesleğimiz için de en önemli unsur, mesleki çabanın yanında kendini çağın gereklerine uygun donanımlı hale getirmek ve mimarlık mesleğinin gerektirdiği kültürel alt yapıyı sürekli geliştirip beslemek olduğuna inanıyorum. Bunu bir yaşam biçimi olarak kabul etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğunuz projeler arasında sizi en çok heyecanlandıran, etkileyip yansıttığını düşündüğünüz proje veya projeleriniz hangileri?
E. T. : Tabii ki her yeni proje farklı bir heyecan yaşatıyor ve her projede daha fazla ne tür farklılıklar yakalanabilir sorusuna cevap arıyoruz. Konut, ofis, restoran ya da bir bar projesi… Hepsi farklı heyecanlar duymamızı sağlıyor. Yeni tamamlanan Halaman Matbaacılık ofis projemiz de bizim için çok keyifle çalıştığımız projelerden biri oldu.
Son olarak ofisinizin ‘Yeşil Tasarım’ anlayışına bakışı nasıl? Bu konuda projelerinizde araştırma ve geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyor musunuz?
E. T. :Ofis olarak, çevreye duyarlılığı ön planda tutan ve bu sorumluluğu kullandığımız malzemeler ve teknolojiler ile de projelerimize yansıtabilen bir firma olmak bizim için çok önemli.Sürdürülebilir, ayrışabilir, enerji tasarruflu, az alan kaplayan, dönüştürülebilir mekanlar yaratmak bizim en önde gelen tasarım mottomuz.