İç Mekan Tasarımının Psikolojiye Etkisi Mimari Tasarıma Göre Daha Fazla
"Mimarlık içi boş bir heykel gibidir, insan onun içine girer, orada yürür ve yaşar" diyor Dr. Ayla Ayyıldız Potur. Peki neden? İşte nedenleri...
“Mimarlık içi boş bir heykel gibidir, insan onun içine girer, orada yürür ve yaşar”
Psikoloji, temel taşı insan olan bir bilim alanı. Mimarlık ise, mekan üretme sanatı gibi dar bir kesitte açıklanamayacak kadar interdisipliner, çok yönlü bağlamı olan bir disiplin. Göndericisi tasarımcı, alıcısı kullanıcı (ya da toplum), mesajı yapıt (ya da mimarlık ürünü) olan bir iletişim dili. Son yarı yüzyılda her iki temel alanın da farkındalık kazandığı bir tema var: İnsanın “mekan bağlamından”, mekanın ise “insan bağlamından” bağımsız olarak değerlendiremeyeceği gerçeği.
Bu bağlamda, bütünsel bir bakış açısı ile tartışma çabası, yeni bir alt disiplinin doğuşunu da beraberinde getiriyor: Mimarlıkta Psikoloji. Bir anlamda her iki temel disiplinin ara kesit düzlemi olarak işlev gören bu alan, mimarlığın, gerek kullanıcısı gerekse de tasarımcısının insan olması nedeni ile sadece fiziksel değil, psikoloji tabanına bağlı yaklaşımlarla da değerlendirilmesi gerekliliği üzerine odaklanıyor.
Zevi’nin oldukça etkileyici bir deyişi var: “Mimarinin ayırıcı niteliği, insanı da içine alan üç boyutlu bir mekanda var olmasıdır. Heykel üç boyutludur, fakat insan onun dışında kalır. Tersine mimarlık içi boş bir heykel gibidir, insan onun içine girer, orada yürür ve yaşar.” Bu deyiş belki de, mimarinin insana özgü değer yargılarının dışında kalmayı hedefleyen, kesin, normatif, kural tabanlı katı rasyonalist beklentilerinin sona erdiğini özetlemekte. Rasyonel mimarinin, konsensus mimarisi, katılımcı mimari gibi yeni söylemlere, yeni sorulara da yer verme sürecinin başlangıcı.
İnsan yapısal çevresini nasıl algılar? Bilişsel süreçte zihninde yeniden nasıl kurgular, nasıl anlamlandırır? Mekan, insanın ruh sağlığını, psikolojisini, gelişimini etkiler mi? Bu etki ne düzeydedir? Mekansal değişkenler davranışı nasıl etkiler? Yapısal çevre okunulabilir mi? Bireyin mekanı içselleştirmesinde, bağlanmasında, kendilemesinde mimarlık etkinliğinin rolü nedir, nereye kadardır? gibi pek çok soru gündemdeki yerini aldı.
Ancak, iki farklı disiplinin entegre olarak birbirlerinin kökleşmiş metodolojilerinden faydalanma yönünde ortak bir ara kesit düzlemi bulma yönündeki arayışı oldukça sancılı. Bu nedenledir ki, her iki disiplinden gelen uzmanların yer aldığı interdisipliner çalışmaların sayısı oldukça sınırlı. Bu nedenle, “mekan, insan psikolojisini, ruh sağlığını, gelişimini nasıl etkiler?” gibi sorulara genel geçer söylemler yerine bilimsel olarak yanıt arayabilmek oldukça zor bir süreç olarak kabul edilebilir. Kullanıcının potansiyel beklentileri dikkate alınarak tasarlanmış mekanların bireyin ruh halini, psikolojik yapılanmasını, hatta kimliğini olumlu yönde etkileyeceği herkes tarafından bilinen bir gerçek. Ancak, asıl zorluk, konunun ölçmeye dayalı çabalarla bilimsel olarak ispat edilebilmesi çabası.
Diğer yandan, tüm bu zorluklara rağmen, arayış içinde olan çalışmaların sayısı da az değil. “Akıl hastalarının tedavisinde mekan organizasyonunun etkisi”, “Poliklinik bekleme alanlarının stres faktörüne göre değerlendirilmesi”, “Hastane plan konfigürasyonunun yön bulma davranışına etkisi”, “Öğrenme etkinliğinin kalitesinde mekanın olanak verdiği oturma düzeninin rolü”, “Klinik odalarının tedavi gören çocuklar üzerindeki etkileri”, “Geçici konaklama amaçlı yurt yapılarında mekanı kişiselleştirme olgusu”, “İlköğretim binalarında iç mekan renklerinin öğrenme üzerindeki rolü”, “Konut tipi tercihlerinin çocuklar üzerindeki etkisi”, “Farklı yerleşim birimlerinin çevresel bağlılık faktörüne göre değerlendirilmesi”, gibi konulara değinen çok sayıda araştırmaya rastlamak mümkün.
Öğr. Gör. Dr. Ayla Ayyıldız Potur
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü