Selda Gümüşdoğrayan Mimarlık: “Her proje aynı disiplin ve emeği hak ediyor”

Aviled Mimarım sponsorluğunda bu hafta Selda Gümüşdoğrayan Mimarlık Ofisinin kurucusu Mimar Selda Gümüşdoğrayan'ın Çankaya'daki ofisine konuk olduk ve ufuk açıcı bir söyleşi gerçekleştirdik.

0 6.275

Selda Hanım bize biraz Mimar Selda Gümüşdoğrayan ve Gümüşdoğrayan Mimarlık & Proje ofisinin bugüne kadar nasıl bir yolculuk yaptığından bahsedebilir misiniz?

S.G: 94 yılında Gazi Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun oldum. Üniversitede öğrenimimi sürdürürken ve sonrasında da çeşitli mimarlık ofislerinde çalıştım. Fakülteden mezun olduktan 3 sene sonra kendi ofisimi açtım. Her yeni açılan mimarlık ofisi gibi işlere farklı bina tipleriyle, küçük ölçekli projeler yaparak başladım.

2005 yılında bir revizyon proje olan Edirne Devlet Hastanesi projesini aldık. O proje ile sağlık yapıları ile hala süregelen yolculuğum başlamış oldu. Bu proje ile birlikte, sağlık yapısı proje girdilerinin ne kadar fazla olduğunu, işlevin ne kadar ön planda olduğunu ve bir o kadar da çok araştırılması gereken bir konu olduğunu fark ettim. Sonrasında zaman ilerledikçe bir bina tipolojisinde uzman olup o konuda bir isim olmaya ve bilgimi arttırarak bu doğrultuda ilerlemeye karar verdim. Bir işi yapıp onu tam yapmayı tercih ettim.

2006 yılında bahsettiğim bu projenin akabinde Sağlık Bakanlığına bağlı yine 200 ve 250 yataklı hastane projesi tasarladım ve o günden bu yana, yani 12 senedir sadece sağlık yapıları planlıyorum diyebilirim. Bunun ilk 5-6 senesi Türkiye’ de Sağlık Bakanlığı’ na bağlı hastane projeleri iken sonrası yurtdışı projeleri ile devam etti. Türkmenistan, Libya, Cezayir, Irak gibi ülkelere projeler yaptık. Ayrıca psikiyatri kadın doğum gibi branş hastaneleri üzerine de çalıştık. 2014 senesinde de şehir hastaneleri projelerini yapmaya başladık.

Tüm bu projelere rağmen yine de sağlık yapıları ile ilgili her şeyi biliyoruz asla diyemem, çünkü sektör çok gelişen bir sektör, ihtiyaçlar, kullanım her şey çok ve çok hızlı gelişiyor, birçok şey dijitalleşiyor, bu değişimi yaşayarak deneyimliyoruz, gelişmeleri bir yandan takip ederken bir yandan projelere aktarıyoruz.

200 Yataklı Genel Hastane Nasıriye – Irak

 

Sağlık yapılarında deneyim ve uzmanlaşmanın çok önemli olduğunu dile getirdiniz, sizce bunun da daha alt bir uzmanlık alanı olmalı mı?

S.G: Bence olmalı. Örneğin bazı ofisler genel sağlık yapıları yaparken bazıları da psikiyatri gibi branş hastaneleri planlıyor. Çünkü her biri ayrı bilgi ve deneyim gerektiriyor. Benim fikrim; spesifik bir veya iki bina tipolojisinde uzmanlaşmak gerektiği yönünde.

Mimarlık mesleğini icra ederken, sizce yetenek mi önemli bilgi mi?

S.G: İkisi de değil, ne yetenek ne kendi başına bilgi. Hatta ikisi beraber de bir şeyleri garantileyemeyebilir. Bence önemli tek şey çok çalışmak ve disiplin, sadece yılmadan çalışılırsa başarı oluyor. Ben 10-11 sene mimarlığın eğitim kısmında da yer aldım, yeteneğin tek başına bir şey ifade etmediğini düşünüyorum. Yetenekli bir mimar olabilirsiniz ama çalışkan, disiplinli ve araştırmacı olmazsanız hiç bir şey ifade etmez.

Sizin mimarlık mesleğini seçmiş olmanızda ne gibi etkenler rol oynadı? Meslek seçimlerinizden önce ya da sonrasında farklı bir meslek düşünceniz oldu mu?

S.G: Ortaokuldan beri mimar olmak istiyordum, başka bir meslek hiç düşünmedim. Üniversite sınavlarında da ilk tercihim Mimarlıktı. Etken diyemem ama isim olarak bence en havalı meslek (gülüyor) , benim mimar olmak istememdeki en büyük etken mesleğin yaratıcılık içeriyor olması idi. Bir de neden öyle düşündüm bilmiyorum fakat daha özgür, sanat ve tasarım dolu bir hayatım olacağını ve çalışma saatlerimin daha rahat olacağını düşünmüştüm. Mimarlık eğitimi ile birlikte ne kadar yanıldığımı anladım ( gülüyor) her mimarlık öğrencisi gibi. Şimdi ise üniversite yıllarımı özlediğimi söyleyebilir.

Mezun olduktan hemen sonra kendi proje ofisinizi açmak gibi bir kariyer planı yapmış mıydınız?

S.G: Her mimar gibi kendi ofisimi açmayı hedeflemiştim ama bunun bu kadar zor olacağını o zamanlar bilmiyordum. (gülüyor) Çünkü o zaman ne ofisler bu kadar büyüktü, ne projeler bu kadar geniş çaplı idi, bir mimar ve birkaç çalışanla birlikte mimarlık ofisleri çalışabiliyordu.

Bize ekip yapınızdan bahseder misiniz? Kaç kişi yer alıyor ekibinizde?

S.G: Şuan yapmakta olduğumuz şehir hastaneleri projeleriyle birlikte ofisimiz zaman içerisinde kendi yapısını oluşturdu. Her projede bir grubumuz var. Her grubun bir koordinatörü ve her koordinatörün altında da 10 veya 11 kişi var. Bu 11 arkadaşımız da mesleki deneyimlerine göre birbirinden farklılık gösterebiliyor ve organizasyon buna göre yapılıyor. Şuanda 25 kişilik bir ekibiz.

İşlerinizin ölçeğini de düşünecek olursak büyük bir ofisi yönetiyorsunuz, ofis içi işleyişin ve ilişkilerin diğer mimarlık ofislerinden farkı ne oluyor? Yeni mezun mimarlar ofisinizde çalışabiliyor mu?

S.G: İş programımız çok önemli. İş programımızı haftalık olarak hazırlıyoruz, hafta başında kendi içimizde yayınlayıp cuma günleri de iş programında nereye geldiğimizi kontrol ettiğimiz toplantılar yapıyoruz. Sadece mühendislik disiplinlerini değil, 15 farklı disiplini koordine ettiğimiz için çizimin haricinde çok fazla yazışma, e-posta trafiği oluyor. Tek bir projenin günlük 100 tane e-posta konusu olabiliyor.  Böyle bir ekipte tasarım yönünden çok yetenekli arkadaşlar ekibin üst kısımlarında yer bulamayabiliyor. Yeni mezun arkadaşlara gelirsek genelde öncesinde stajyer olarak biz de çalışmış oluyorlar, bu şekilde başlayıp hala bizde devam eden arkadaşlar var ayrıldıklarında da hastaneci olarak bizden ayrılıyorlar buna çok seviniyorum fakat her zaman da böyle olmuyor, direk başlayan yeni mezun mimar arkadaşımız işe başladığında ona çok mutlu olamayacağı bazı işleri 300.000 metrekarelik projeyi tanıması amacıyla vermek durumunda kalabiliyoruz. Yine de stajyer ve yeni mezun mimar arkadaşlarımız her zaman ekiplerimizde yer almıştır diyebilirim.

350 Yataklı Devlet Hastanesi-Gaziantep

Proje sürecinde en çok keyif aldığınız an veya anlar hangileridir?

S.G: En çok keyif aldığım an işi ilk aldıktan sonra, kafamızda düşünüp tasarımını yaptığımız, onu kağıda aktarıp konsept projeyi ortaya çıkardığımız andır benim için. Renkli akış planları ve görselleri ile birlikte en çok o sırada keyif alıyorum. Sonrasında diğer disiplinlerle birlikte çalışmaya başlanıyor, özellikle de sağlık yapıları için konuştuğumuzu düşünürsek sonrası tamamen işlevsel, matematiksel ilerliyor.

Bir diğer keyif aldığım an da uygulama projesinde, diğer disiplinlerle tüm koordinenin başarıyla sağlandıktan sonraki bölümü, malzeme seçimleri, detaylar aşamasına geçildiği zaman fakat tüm sürecin kendine has keyif veren bir tarafı da var.

Peki, meslek hayatım boyunca mutlaka bir …(gökdelen, alışveriş merkezi, okul) tasarlamalıyım dediğiniz bir yapı var mıdır?

S.G: Sağlık yapıları yapan bir ofisiz, bunun dışında bu şekilde turizm yapıları yapıyor olmayı çok isterdim. Bunun nedenine gelecek olursak; sağlık yapıları esnek olmadığı için az önce sorduğun keyif hissini her noktada yaşamak mümkün olmuyor. Arazi ile çok iyi ilişki kurdum, kütle organizasyonunu estetik yaptım ama şurası da böyle olsun diyebilecek bir alan içermiyor, bu konuda çok sert ve katı. Her işlev, her sirkülasyon bir makine gibi çözülmek zorunda. Bir mimar için kolay olmasa da bu projelerde cepheyi göz ardı edebilirsiniz fakat bu işleyişten ödün vermek söz konusu bile edilemez. Sağlık yapıları için en katı yapı grubu diyebilirim. 300bin m2 binada 5000 bağımsız mekân var ve her biri için ayrı ayrı mekânsal çözüm yapmak durumundasınız. Mühendislik disiplinleri ile koordinasyonunuzun aksamaması gerek çünkü diğer tüm binalardan farklı havalandırması, steril alanları mevcut. Bir de yine bu projelerde atık danışmanı, mutfak danışmanı, medikal danışman gibi daha önce hiç çalışmadığımız disiplinler var, her bölümde olmazsa olmazlar var. Bir mimarın yaptım oldu diyebileceği bir proje değil. Bu sebeple turizm yapısı yapmayı çok isterdim, en azından orada mimarın senaryoyu yazma şansı var, galiba bunu çok özledim. Fakat şuan da kapasite olarak öyle doluyum ki, belki ileride.

Kocaeli Şehir Hastanesi

Ofis felsefeniz hakkında neler söylemek istersiniz?

S.G: Benim için önemli olan tek şey var o da disiplin. Benim mimarlığa bakış açım da bu yöndedir. Bu, sürekliliği getirir süreklilik de çok önemli bir şeydir. Bir projeyi sevip diğerini sevmemek, birine ilgi gösterip ötekine göstermemek gibi bir şeyi kabul edemem. Her proje hangi büyüklükte olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun aynı disiplin ve emeği hak ediyor, hepsinde aynı çalışkanlığı göstermek lazım, ben başarılıyım diye söylemiyorum fakat başarının da yolu budur bence.

Kariyerini şekillendirme aşamasında olan genç mimar ve mimar adaylarına neler söylemek istersiniz?

S.G: Öncelikle öğrenci olan mimar adaylarına söylemek istediğim bir konu var. Öğrencilikten itibaren ofislere gidip muhakkak çalışsınlar, çalışamıyorlar ise gidip oradaki havayı solusunlar, mesleğin uygulamasını öğrenciyken görsünler, değişik büyüklükteki bürolarda muhakkak bunu görmeliler, bunu illa ofiste çalışmak için yapmasınlar akademisyen olmak isteyenler de bunu yapsınlar. Pratiği mezun olduktan sonra görmek ile öncesinde görmek gerçekçilik ve düş kırıklığı yaşamamak açısından çok önemli. Bunun dışında ise disiplin, çok çalışmak ve mümkünse bir konuyu çok iyi öğrenmek hedefleri olsun, bir konu çok daha iyi bilinirse ilerleme de daha hızlı olacaktır.

Verdiğiniz faydalı bilgiler, tavsiyeler ve en önemlisi vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz,

S.G: Ben teşekkür ederim, size ve derginize başarılar diliyorum.

500 Yataklı Zliten Eğitim ve Araştırma Hastanesi-Libya
Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.