Mimarlık Sektöründe Kadın Olmak
İş yaşamının tüm alanlarında olduğu gibi , mimarlıkta da kadın olmanın zorlukları saymakla bitmiyor.
Kadın olmak profesyonel iş hayatının hiçbir alanında kolay değil. Yazık ki kadın olmanın kendisi zaten başlı başına zorluklar silsilesi! Fakat benim değinmek istediğim, her geçen gün daha da karışık ve zor bir hal alan mimarlık mesleğinde, karar mercine dahil olan her yeni yöneticiyle gitgide erkek egemen olan bir ortamda, kadın olarak var olmaya çalışmaktır.
Dünya genelinde her beş kadından biri, mimarlık mesleğini başka bir hemcinsine tavsiye etmiyor, hemen hemen dörtte üçü mimarlık kariyeri boyunca zaman zaman cinsel ayrımcılık, taciz gibi sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarından bahsediyor. Ayrıca her on kişiden biri aylık, haftalık ya da günlük olarak cinsel ayrımcılığa uğradığını belirtmiş. Kadın mimarların üçte ikisi inşaat endüstrisinin kadınların otoritesini kabul etmek istemediğine inanıyor. Böylesine bir cinsel ayrımcılığın söz konusu olduğu mimarlık sektöründe, kadınların daha düşük ücretlerle çalışmaları ve terfi edememelerinin de etkisiyle kadınlar meslekten yavaş yavaş ellerini çekiyor. Meslekte kalabilmeyi başaran mimarlar ise çoğunlukla erkeklere oranla daha düşük ücretlerle çalışıyor ve çok nadiren yönetici pozisyonlarında kendilerine yer edinebiliyor.
Elbette bu tespiti yapan yalnızca genel anketler değil. Women in Architecture , Association Of Women Architects ve daha nicelerinin, hatta Royal Institute Of British Architects’ in ilk kadın başkanı Ruth Reed’ in değinmek istediği nokta da benzerlikler gösteriyor. Sayıları belki de bugün dünya genelindeki mimarlık fakültelerinde neredeyse yarıdan fazla olan kız öğrenciler , iş hayatında nasıl oluyor da %13 ‘lük bir dilimi temsil edebiliyor ? Daha da vahim olan , bu rakamların içinde saha tecrübesi olan veya yönetim/karar mercinde kendilerine yer edinebilen kadın mimarların sayısı neredeyse yok denilecek kadar az.
İngiltere’nin saygın dergilerinden bir olan Building Design Magazine ‘in başlatmış olduğu ” Ofislerde kadın-erkek sayısı eşit olsun ” kampanyası da bu oluşumların önderi sayılabilir. Fakat bugün bulunduğumuz nokta ne yazık ki bu oluşum topluluklarının hiçbirini tatmin edebilecek seviyelerde değil. Ruth Reed ‘in RIBA başkanlık konuşmasında da belirttiği gibi ”Kriz ortamlarında daha belirgin bir şekilde görüyoruz ki , ne yazık ki ilk feda edilenler kadınlar ve öğrenciler olmaktadır ”.
Bu sosyal adaletsizlik aslında tarihin tekerrür etmesinden ibaret diyebiliriz.Kadınlar mimaride tarihte de hoş karşılanmamış ve mimarlık uzun süre erkeklerin yaptığı bir meslek olarak algılanmış. Erkekler resim, heykel ve mimarlık alanında gelişirken kadınlar seramik, tekstil gibi alternatif dallara yönelmek zorunda kalmış.
Erkek egemen bakış açısı, sadece inşaat endüstrisi için geçerli değil, iş yaşamındaki tüm kadınların karşılaşmış olduğu bir problem. Yazımın başında da belirttiğim gibi kadın olmak zaten başlı başına zorken, gelişen dünyayla birlikte kadınların profesyonel ortamda hak ettikleri noktada olmalarını ve emeklerinin karşılığını alabilmelerini temenni ederim.
Gizem ALADAĞ
İç Mimar