ERGÜN MİMARLIK OFİSİ: “İç mekanın yapıdan çok farklı sözler söylemiyor olması, mimarlık için olması gereken bir tutarlılık arz ediyor.”

Aviled Mimarım sponsorluğunda bu hafta ERGÜN Mimarlık’ın Fenerbahçe'deki ofislerine konuk olduk. Ergün Mimarlık ortaklarından Yüksek Mimar Eser ERGÜN ve Mimar Zeynep YAPAR ERGÜN ile çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

0 3.712
Zeynep ERGÜN&Eser ERGÜN

Eser Bey bize biraz ofisinizin kuruluşundan ve bugüne kadar nasıl bir yolculuk yaptığından bahsedebilir misiniz?

E.E. : Ergün Mimarlık  Dr. Ender Ergün ve Y. Mimar Cavit Ergün tarafından 1995 yılında kuruldu. Başlangıç döneminde yarışma ağırlıklı projeler üreterek, kültür yapıları, hastaneler gibi kamusal projelere imza attı. Ben 2007 yılında ekibe dâhil oldum. Bu dönemde toplamda 6-7 kişilik, nispeten küçük bir ekiptik. Zamanla alışveriş merkezleri, konutlar ve ofisler  gibi ticari projeler de ortaya koyduk. Bugüne kadar bu proje çeşitliliğinde farklı ölçeklerde işler yapma fırsatı bulduk. Zeynep Yapar ERGÜN ve Esat ÖZKAN, 2012 yılında ofisimizin iç mimarlık  bölümünü kurdular.

23 yıllık tecrübesinde Ergün Mimarlık, ürettiği tüm projeleri, en ince detayına kadar eğilerek tamamlamaya özen gösterdi, çağdaş ve kimliği olan yapılar ortaya koymayı hedefledi.

Eser bey bize kısaca kendi özgeçmişinizden bahseder misiniz?

E. E. : 1983 yılı İstanbul doğumluyum. 2002 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun oldum. Sanırım mimarlığın içerisinde doğmuş olmaktan kaynaklı olarak başka bir meslek seçme düşüncem olmadı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. 2009 yılında da İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimari Tasarım Programı’nda yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Öğrencilik dönemim ve mezuniyet sonrası çok sayıda yarışma projesi yapma şansım oldu ve katıldığım yarışmalardan çeşitli ödüller kazandım. 2007 yılında Ergün Mimarlık Ofisi ekibine dahil oldum. Başlangıçta ağırlıklı olarak konsept projelerde yer alırken şimdi projelerin genel koordinasyonunu yürütüyorum. 2011- 2015 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi mimari tasarım stüdyo derslerinde proje yürütücüsü olarak görev aldım. Şimdi kısa bir ara vermiş olsam da tekrar öğretim görevliliği hayatına devam etmeyi düşünüyorum.

Zeynep Hanım siz de bize kendinizden bahseder misiniz?

Z. Y. E. : İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Bölümünden 2006 yılında mezun oldum. Esat Özkan ile birlikte Ergün Mimarlık bünyesinde iç mimarlık bölümünü kuralı 5 yıl oldu. Fakülteden mezun olduktan sonra mesleğin çeşitli alanlarında çalıştım. Uygulama alanında da çalıştım, proje tarafında da çalıştım. Edindiğim deneyimlerle iç mekân tasarımına yönelmeye karar verdim. Mimarım ve tabi ki yaptığım işi mimarlıktan ayrı düşünemem fakat ağırlıklı olarak yapıların iç mekanlarında çalışmaktan keyif alıyorum. Son dönemde iç mekan tasarımının yanında uygulama kısmına da dahil oluyoruz. Uygulama konusunda özellikle ofis mekanlarının üzerine oldukça yoğunlaşma fırsatım oldu, yeni çalışma biçimlerini araştırıyorum ve bu yeniliklerin çalışma mekanlarına aktarımı üzerine çalışıyorum.

Mimari ve iç mimari olarak ayrı bir ekibiniz var, bize bu oluşumdan bahseder misiniz?

Z. Y. E. : Mimarlığın yanında iç mimarlığı da kapsamımıza almak; ürettiğimiz projelerde yaşanan bazı tecrübeler sonucunda, işveren ve bizler için karşılıklı fayda sağlayacağı düşüncesiyle gerçekleşti.  “Ergun Mimarlık Interior”  bir şube olarak ikinci  ofisimizde kuruldu. Sonrasında ekipler arası etkileşimi arttırmak için birleşme kararı aldık ve 2014’ten bu yana Fenerbahçe’deki ofisimizde  iki ekibimizle aynı çatı altında üretime devam ediyoruz. Güncel dönemde, aynı projenin her iki tarafını yürüttüğümüz ve yalnızca mimari ya da iç mimari  tasarımını yaptığımız projelerimiz mevcut.

Projelerde işlerin hem mimarlığını hem içmimarlığını yapabilecek bir ofissiniz, bu durumun avantajlarını anlatır mısınız?

E. E. : Bu soruyu hem kendi açımızdan, hem işveren açısından cevaplamak iyi olabilir. İşveren tarafından bakacak olursak; projenin tek bir ofisten çıkıyor olması onların iş yükünü hafifletiyor ve projeyi toparlayabilmesini, projenin koordinasyon sürecindeki takibini kolaylaştırıyor ve ortaya çıkan sonucu iyileştiriyor. Proje süreçleri birbirine o kadar geçmiş durumdaki özellikle mimari ve iç mimari özelinde müellifler ayrıştığı zaman bazı noktalarda konu disiplinler arasında ortada kalabiliyor. Kendi açımızdan inceleyecek olursak da, binanın mimari kimliğinde bir karmaşanın önüne geçilmiş oluyor. Bizim yaptığımız işte yapının bir dili vardır. Bu mimari dil ve kimlik, dışarıdan ve içeriden ayrı ayrı bakıldığında yabancılaşma hissi uyandırmadan okunabilmeli..   İç ve dışın çok farklı şeyler söylemiyor olması, mimarlık için olması gereken bir tutarlılık arz ediyor.

Ekip yapınızdan bahseder misiniz bize, kaç kişi yer alıyor bu ekipte?

Z. Y. E. : Biz 5 ortaklı bir ofisiz. Ortakların her biri yönetici kimliğinin dışında bilfiil üretim de yapıyor. Proje büyüklüğüne, döneme ve günün şartlarına göre 15-20 kişi arasında değişen bir ekip yapımız var. Biz genellikle insanlarla uzun soluklu çalışmak istiyoruz. Bu durum ofis verimliliğini ve huzurunu arttıran bir durum oluyor, ki bunu çok önemsiyoruz. Ekibimiz genel anlamda genç sayılabilecek aynı zamanda da tecrübeli bir ekiptir. Onların potansiyellerini doğru yönlendirmeye çalışıyoruz. Sayıca çok da büyümeyi düşünmüyoruz. 20 kişi bizim maksimum sayımız diyebilirim çünkü bu sayıdan fazlası koordinasyon ve kontrol gücünün sınırlarını zorluyor. Ekibimizle birlikte ofisteki her proje ile en ince detayına kadar ilgileniyoruz ve kaliteyi bu şekilde sağladığımızı düşünüyoruz. Bu büyüdükçe zorlaşan bir durum.

5 Ortaklı bir ofissiniz, zor olmuyor mu?

E. E. : İş bölümü yapılmış olması bir avantaj. İç mimari ve mimari kısım net olarak ayrıldığı için zorluk yaşamıyoruz. İki ayrı ofis varmış gibi işliyoruz. Onun dışında bazı ofislerde konsept, ruhsat, uygulama gibi ayrışan departmanlar vardır, biz böyle bir ayrımı tercih etmiyoruz. Bir projenin her aşamasında o projeyi çalışan mimarın bulunmasını tercih ediyoruz. Hem yapının dilindeki tutarlılığı korumak hem de mimarın kişisel gelişimi açısından olumlu olduğuna inanıyoruz. Ofisi seri üretimden uzak tutan bir yönetim biçimi bu. Bu doğrultuda ortaklar arasındaki iş bölümünde de proje süreçlerini paylaşmak yerine proje paylaşımı ön plana geliyor.

Sizi heyecanlandıran projelerinizden bahseder misiniz?

Z. Y. E. : Şu anda en sıcak projemiz Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde yaptığımız bir yönetim binası. 2000 m2‘lik bir yenileme projesi. Mevcut binada iç mekân yenilemesi yaptığımız bir proje. Bir çelik fabrikasının yönetim ofisini tasarladık ve Z kuşağına yönelik bir ofis olacağı için bizi çok heyecanlandırıyor. Alışkanlıkların dışında bir ofis anlayışını benimsedik. “Z kuşağı nasıl ofisler ister? Nasıl çalışma ortamı ister?” gibi okumalar ve araştırmalar yaptık. Buradan aldığımız öngörülerle mekanı planladık. Kontrolörlüğünü de yaptığımız işin uygulaması tamamlanmak üzere.

Bir diğeri, proje süreci olarak bizi heyecanlandıran bir iştir. Tahincioğlu Gayrimenkul’e ait Nidapark Ayyıldız konut projesini BIM sisteminde Revit programını kullanarak tamamladık. Hatta yakın zamanda Autodesk Revit Semineri’nin “başarı hikâyesi” bölümünde bu işin bir sunumunu  gerçekleştirdik. Önümüzdeki Ekim ayında da aynı şekilde yapı sektörü temsilcileri ile Autodesk’in zirvesinde buluşacağız. Mimari ofisler Revit programına geçmeye başladı fakat iç mimari olarak bu duruma ülkemizde çok ender rastlıyoruz. Bizim buradaki şansımız iç mimari süreci mimari proje ile paralel yürütebildiğimiz için BIM sistemine ve Revit programına geçişi de eş zamanlı yapabilmemiz oldu. Bu yöntemle hazırladığımız ilk proje olması dolayısıyla heyecanlıyız.

Nidapark Ayyıldız İç Mekan- Kağıthane, İstanbul
Nidapark Ayyıldız- Kağıthane, İstanbul

Peki, meslek hayatım boyunca mutlaka bir …(gökdelen, alışveriş merkezi, okul) tasarlamalıyım dediğiniz bir yapı var mıdır?

E. E. : İnsan genelde uzak kaldığına hasret duyar. Şu anda dönemsel olarak konut ve ticari yoğunluklu işler yapıyoruz. Aslında ofis kurulduktan sonraki ilk yıllarda farklı sosyal, kamusal projeler, kültür yapıları tasarlandı ve hatta hastane yarışmalarında bir çok ödül alındı. Açıkçası hastane yapılarının makine gibi işleyişini çok etkileyici bulurum. Mimarlığın romantik yanı ve duygusallığının dışında katı bir fonksiyonellik gerektirir ve ben tam da bu kısmına çok ilgi duyarım. Ofisimizde son benzer projeyi 95- 96 yıllarında gerçekleştirdik. Bu tarz bir proje, yapmak istediğimiz proje olabilir. Aynı şekilde bir müze projesi yapmayı çok istiyorduk ve son dönemde böyle bir şansımız oldu. Erzurum’da Oltu Müzesi projesinin konsept aşamasını tamamladık ve yakın zamanda inşaata başlanmasını bekliyoruz. Gayrimenkul sektörü dışındaki projelere özlemimiz şu anki konjonktür itibari ile yüksek. Uzmanlığımızı farklı alanlarda da ortaya koyabildikçe besleniyoruz.

3S Firuze Konakları

Ofisinizin felsefesi nedir?

E. E. : Biz genelde bir iş geldiği zaman onu bağlamıyla ele almayı tercih eden bir ofisiz. Çevresi, çevresindeki doğal unsurlar veya yapay unsurlar. Bunlar sadece topografya, iklim gibi doğal kriterler değildir, örneğin çevresindeki yapılı kent dokusu da olabilir. Yani o yerin ruhunu yansıtacak veya bir şekilde yere uyum gösterecek projeler üretmeye çalışıyoruz.

Z. Y. E. : İç mimarlık bölümü için, mimari projelerin diline uygun iç mekan düzenlemeleri yapmak çok önem verdiğimiz bir konu. Dolayısıyla ofiste mimari projelerle birlikte yürüttüğümüz iç mimarlık projelerinde bu anlamda sıkıntı yaşamıyoruz. Ama bize mevcut bir bina geldi ise orada mimari bir okuma yapıyoruz ve istenenler karşısında planlama açısından öncelikle binayı çalışır hale getiriyoruz. Fonksiyon ve işlevsellik bizim için çok önemli. Binayı çalışır hale getirdikten sonra kullanıcı profili, hedeflenen kitle ne ise onun sosyolojik okumalarını ve araştırmalarını yapıyoruz. İç mekanda bizim birebir çalıştığımız kişi kullanıcı oluyor. İç mekanda müşteri ve kullanıcı aynı olduğu için talepleri alıp ona göre ilerleyebiliyoruz. İşlerimizde mimarinin potansiyelleri varsa -ki aksi ile karşılaşmadık henüz- onu ön plana çıkarmaya çalışıyoruz.

Mimarlık ve iç mimarlık mesleğini yapabilmek için yetenek ve bilgiden bağımsız olarak hangi insan özellikleri gerekiyor?

E.E. : İletişim. Yani, işveren başta olmak üzere tüm paydaşlar ve ofis çalışanlarımız dahil insan ilişkilerini iyi ve doğru yürütebilmek bu meslekte çok önemli. Önemli çünkü çok farklı, çok beklenmedik kişilere dokunabiliyorsunuz. Bazı meslekler vardır temas ettiğiniz kişiler bellidir, ama bizde öyle değil. Belediyelerde bambaşka bir protokol sergilerken, müşteri tarafında çok farklı karakter yapıları ve beklentileri yönetmeniz gerekebiliyor. Aynı şekilde uygulama sırasındaki çalışan ekipleri de yönetmek ayrı bir uzmanlık.  Bu yüzden insan ilişkilerinde biraz usta olmak gerekiyor ve yine aynı sebeplerden dolayı sabırlı olmak da gerekiyor.

Z. Y. E. : Bizim işimizde çok aktör var. Kâğıt üzerinde de çok aktör var, üretime geçtikten sonra da çok aktör var. İnsanların kafalarında yargılar var, önyargılar var. Çoğu zaman bunları kırmaya çalışıyorsunuz, bu da büyük bir mücadele gerektiriyor. İkna kabiliyeti, mücadele ve tutku isteyen bir süreç oluyor. Çünkü herkesin aklında, bilinçaltında medya dinamiklerinden, sosyal medyadan veya başka yerlerden beğeniler oluşmuş olabiliyor onlara kendimizce doğruları, olması gerekeni anlatmaya, onları ikna etmeye çalışıyoruz.

E.E. : Ben bu noktada bir şey eklemek isterim. Ergün Mimarlık olarak doğru inandığımız şeyin arkasında durmayı ve o konuda karşı tarafı ikna etmeyi her zaman benimsemişizdir ama müşteriden gelen talepler doğrultusunda da her zaman yapıcı olmaya çalışmayı ilke edinmiş bir ekibiz. Yani mimarlar için yerleşmiş bazı algılar vardır, örneğin “mimar kaprisi”. J Biz bu konuda kendimize haksızlık yapamayacağız, çünkü bu kapris bizim ilkelerimizden ötürü sahip olmadığımız bir duruş.. Revizyon taleplerini veya alternatif taleplerini belirli sınırlarda kalmak üzere olabildiğince gayret ederek yapıyoruz. Çünkü özel bir yapı ise burada yaşayacak olan onlar, bir işverense senelerce burayı işletecek olan onlar, buradan kar edecek veya ticari anlamda binayı kullanacak olan onlar, maliyet ve bütçe konusunda muhatap da onlar dolayısı ile çözüm üretmek de bu işin kaçınılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

Proje sürecinde en çok keyif aldığınız an veya anlar hangileridir?

Z. Y. E. : Eskiz ve tasarım süreci en keyifli süreç, bir de iyi bir uygulama olduysa onu fotoğraflamak da çok keyifli.

Kariyerini şekillendirme aşamasında olan genç mimar ve mimar adaylarına neler söylemek istersiniz?

E.E. : Bol bol araştırma yapsınlar. Bu iş ilgi ve merak isteyen bir iş. En ufak gördükleri bir detay, bir yapı, bir malzeme ile ilgili ofisteki veya üniversitedeki kütüphanede veya internetten araştırma yapsınlar. Araştırma, arama motoruna yazıp görsellerde aratmak değildir, derinlemesine bir okuma ve öğrenme sürecidir. Kendilerini yenilesinler. Bazen yaptığımız iş rutine bağlanabiliyor, her gün aynı işi yaparken kendimizi bulabiliyoruz. Her ne kadar bize tanınan iş bu yapıda da olsa ona mutlaka bir şeyler eklemeliyiz, işveren olarak da çalışan olarak da. Her gün bize Kadıköy’de bir apartman tasarımı projesi gelse her gün onu nasıl daha farklı yaparımı araştırıyor olmamız gerekir.

Bir de bizler işimizde kaybolabiliyoruz.  Zaman zaman işten uzaklaşarak yukarıdan bir bakış ile insanın “Ben ne yapıyorum?” diyerek büyük resmi kaçırmaması lazım.  Bu bir detay çözerken de olabilir, bir projeyi ele alırken de olabilir, iş & zaman programını yaparken de olabilir, disiplinler arası koordinasyon yaparken de olabilir ama her zaman bir es verip büyük resimde bir programlama yapmaları gerektiğini unutmamalarını tavsiye ederim.

Bu güzel sohbet için vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Z. Y. E., E. E. : Biz teşekkür ederiz.

Mermerler Plaza, Fotoğraf: CemalEmden
Mermerler Plaza, İç Mekan, Fotoğraf: CemalEmden
Oltu Müzesi, Erzurum
TOSB Ofis,Tuzla, İstanbul
MorGabriel Manastırı Ziyaretçi Karşılama Merkezi, Mardin

 

 

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.