Romanlar Ve Çevre Tasvirleri
Bazen, çevremizin bizi etkilemesini büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Tek bir mekanın üzerimizde ne denli güçlü bir etki yaratabileceğini anlayıp o güce minnet duyuyoruz.
Duvarlar, mobilyalar, zemin, açıklıklar ve diğer etkenler bir araya gelip öyle bir atmosfer oluşturuyor ki, bu atmosfer içinde en iyi düşüncelerimiz ve taraflarımız ortaya çıkıyor. İyi bir gözlemci ve anlatıcı olan pek çok yazar bu düşüncelerle yola çıkarak karakterler, olaylar kurgulamış ve bu kurguları benzersiz mekan tasvirlerinde dile getirmişlerdir. Günümüz edebiyatından geçmişe, yeniliklerden alışılagelene ve çeşitli kültürlere değin tüm yazılanlar, aslında benzersiz anlatımlarıyla bizi içerisine çekiyor. Bu benzersiz tasvirlerden bir kaç örneği sizler için derledik;
Gogol / Ölü Canlar
“…Ahşapları kararmış lokanta, kilise şamdanlarını andıran tahta sütunlar üzerindeki dar ama konuksever saçağı altına alıverdi Çiçikov’u. Büyükçe bir Rus kulübesine benziyordu burası. Çatı saçaklarıyla pencere pervazlarındaki yaş ağaçların oyulmasıyla yapılmış korniş süslemeleri lokantanın kararmış ahşap duvarlarına büyük bir canlılık veriyordu. Panjurlar üzerine de testide çiçek resimleri yapılmıştı. Dar tahta merdivenlerden yukarı, geniş sofaya çıkınca, gıcırtılarla açılan kapının ağzında, alacalı basma entari giymiş şişmanca bir kadın karşıladı Çiçikov’u…”
Ernest Hemingway / Yaşlı Adam ve Deniz
“…Direk neredeyse kulübenin tavanına değiyordu. Bu tek odalı kulübe palmiye ağaçlarının kabuklarından (guano) yapılmıştı, içeride bir masa, bir de iskemle vardı. Yemek pişirme işi, toprak zeminde duran bir kömür sobasının üstünde yapılıyordu. Şurasında burasında, inatçı guanonun yapraklarının dikildiği koyu renkli duvarda iki tasvir asılıydı. Bunlardan biri İsa diğeri ise Meryem Ana tasviriydi…”
Gabriel García Márquez / Kırmızı Pazartesi
“…Ev, duvarları kaba saba kalaslardan yapılmış, iki katlı eski bir ambardı, çatısı iki yana eğimli çinkodandı, üstünde limandaki artıkları gözleyen akbabalar bekleşirdi. … Zemin kata her işe yarayan bir salon, dip kısmına da dört hayvan konulabilecek bir ahır, hizmetçi odaları, pencerelerinden sularının pis kokusunun her saat içeri girdiği limana bakan bir çiftlik evi mutfağı yapmıştı. Salonda dokunmadığı tek şey, bir batık gemiden kurtarılmış olan sarmal merdiven olmuştu…”
Alexandre Dumas / Siyah Lale
“…Rakibinin evini kolaylıkla izleyebiliyordu. Güneş alan bir bahçe, cam dolaplar, raflar, kabinler, kutular ve etiketler teleskopla rahatlıkla gözetlenebiliyordu…”