Ak Parti ve Belediyecilik Manifestosu Değerlendirmesi

Objektif bir analiz ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın enine boyuna Ak Parti manifestosunu değerlendirelim. İşte 18 yıllık karne ile Ak Parti'nin belediyecilik anlayışı...

2 4.092

Yazıya başlamadan önce bu yazının tamamen tarafgirlikten uzak, objektif ve şahsi analizim olduğunu belirtmek istiyorum. Sizler de olumlu, olumsuz ya da ek olarak paylaşmak istediklerinizi yorum bölümünde paylaşabilirsiniz.

Burada yer alan eleştirilerim her zamanki gibi yapıcı bir eleştiri olacak. Daha önce Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusundaki eleştirilerimde olduğu gibi, burada da mümkün mertebe kuru eleştiriden uzak yapıcı eleştirilerde bulunmaya çalışacağım. Zira piyasada tarafgirlik yorumları gerçeklerden uzaklaşmamıza ve kuru eleştirileri beraberinde getirmekten başka bir işe yaramıyor. (Hatta öfke ve nefreti de…)

Lafı fazla uzatmadan; bu niyetleri belirttikten sonra manifestonun maddeleri üzerinden teker teker değerlendirmelere başlayalım.

1- ŞEHİR PLANLARI

Bu konuyu başlı başına 18 yıl ile değerlendirmek gerekiyor. Şehir planlamasının icrası için 18 yıllık süre en azından çeşitli verilerin oluşmasına olanak sağlıyor. Türkiye’nin ana metropolü İstanbul için konuşmak gerekirse; şehirleşme konusunda maalesef sınıfta kalıyoruz. 18 yıl boyunca neden “hakkaniyete uygun yöntemlerin” takip edilmediği de ayrıca bir soru işareti olarak zihinlerde soru işareti oluşturuyor. Ayrıca manifestoda böyle bir terimin kullanılması “ne gibi hakkaniyetsizliklere” müsamaha gösterildiği sorusunu da beraberinde getiriyor.

Öte yandan “istismara açık parsel bazlı plan değişiklikleri” konusu da sürekli üzerinde durulan ve çeşitli vaatlere konu olmuş bir konuydu. Fakat bu zamana kadar hiçbir değişiklik olmadan istismara devam edildi. Ayrıca sormak isterim: 18 yıl boyunca geçit veriliyordu da şimdi mi verilmeyecek?

Açıklamalardaki bu nokta atışı cümlelerin aslında hataların kabul edilmesi olarak da değerlendirmemiz mümkün. 

Mevcut durumda şehir planlarının tekrar yapılandırılması gerektiğini tekrar tekrar konuşmamız gerekiyor. Ve bu yıllar alacak bir konu. En azından İstanbul dışındaki şehirlerimiz için bu konuda oturup uzmanlarla yeni şehir planı stratejileri geliştirilip hayata geçirilmesi üzerine planlamalar yapılabilir.

Türkiye gibi her köşesi ayrı cennet olan bir vatanda, her şehrin ziyaretçilerine anlatacağı şeyler, özel bir kimliği ve vizyonu olması gerekiyor. Özellikle şehir planlaması konusunda parti dışında bağımsız bir komitenin oluşturulması büyük faydalar sağlayabilir. Her görüşten insanın bir araya gelip, gerçek anlamda yaşanılabilir ferah şehirler için ortaya planlar çıkartma imkanı da doğabilir. En azından bu durum siyasetteki ciddi kutuplaşmanın da önüne geçebilir.

Öte yandan; maalesef halen daha hiçbir parti tabiri caizse elle tutulabilir bir projeyi yöntemleri ile ortaya koyamıyor. Söylemden öteye giden bir proje maalesef yok. (Kanal İstanbul Projesi ülkemizin stratejik hamlelerinden biri olduğu için bu konuyu kenara koyuyorum. Zira şehircilik anlamında Kanal İstanbul Projesinin şehir planlama stratejisi de açıklanmadı.)

2- ALTYAPI VE ULAŞIM KONUSU

Altyapı ve ulaşım konusunda Ak Parti belediyeciliğine artı bir puan yazmak doğru ve hakkaniyetli bir davranış olacaktır. Şehirlerde metro hatlarının yayılması, toplu taşımanın son derece kolay erişime sahip olması, istenilen noktalara artık çok daha kolay ulaşım alternatiflerinin olması, gerçekten yaşanılabilir şehirler için önem arz ediyor. 18 yıllık Ak Parti döneminde en çok faydasını gördüğümüz konulardan birisi altyapı ve ulaşım konusu olduğunu söyleyebiliriz.

Bunun daha çok yayılmasını eminim hepimiz destekleyeceğiz.

Eleştirel olarak baktığımızda ise; Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü gibi birçok büyük projenin insanlara son derece pahalı biz hizmet olarak sunulması büyük bir handikap olarak sayılabilir. Bu projelerin gönül ferahlığı ile insanlar tarafından kullanılabilmesi için daha cazip hale gelmesi ve insanlara her anlamda kolaylık sağlaması gerekiyor. Zira esas olan; projelerin büyüklüğü değil kullanılabilirliğidir.

Özellikle İstanbul’da park yeri bulma konusu çok büyük bir problem haline geldi. Bu konuda İSPARK girişimi hem uygun fiyatlı olması hem de yaygın olması ile son derece faydalı oldu. Her ne kadar son zamanlarda çıkan yolsuzluk iddiaları mide bulandırsa da bu projeyi “etik ve ahlaki” boyutta desteklemek gerekir. Gene dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise son zamanlarda art arda gelen zamlar diyebiliriz. Eğer böyle giderse İSPARK gibi projeler, insanlara fayda sağlamaktan çok insanlara baskı yöntemi haline dönüşür.

3- KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kentsel dönüşüm konusunda özellikle İstanbul’da rahatlıkla sınıfta kalındığını söyleyebiliriz. Zira Sayın Erdoğan sürekli “dikey değil, yatay yapılaşma” konusunda talebini dile getiriyordu. Kentsel dönüşüm, sürekli değişen yönetmelikler ile tam bir kaosa dönüştü. Birçok insan bu konuda mağduriyete uğradı. Kentsel dönüşüm gündem oldu olalı on binlerce inşaat firması kuruldu. İşi bilen bilmeyen herkes piyasaya girdi ve sonuç olarak yüz binlerce daire elde kaldı. (Bknz: 242 Bin Konut, Inşaat Firmalarının Elinde Kaldı)

Parası olan herkesin inşaat sektörüne girmesiyle birlikte yüzlerce ucube yapı şehir yaşamına girdi…

Aynı oranda artan ve elinizi sallasanız emlakçıya denk gelebileceğiniz bir “emlakçı” patlayışı yaşandı. Daha da kötüsü; bu emlakçı grubu, yerlerini kentsel dönüşüm kapsamında değerlendirmek isteyen vatandaşlara bilip bilmeden verdiği yanlış bilgilerle müteahhitlik firmalarının işlerini sekteye uğraşmaya, şartları zorlaştırmaya başladı. Akabinde ise dövizdeki artış ile birlikte maliyetler son derece yükselerek binlerce müteahhitlik firmasının batmasına tanıklık ettik.

Yukarıda bahsi geçen “Alan bazlı kentsel dönüşüm” teşviki konusu ise ayrı bir tartışma konusu yaratıyor. Bu söylem aynı zamanda sadece paralı büyük inşaat firmalarının büyük pastayı yemesini hedefleyen bir söylem. Ki, büyük firmaların bile Fikirtepe gibi büyük bir kentsel dönüşüm projesinde sınıfta kaldığının da hatırlatmakta fayda var. Bu gibi büyük projeler devlete ve dolayısı ile vatandaşa külfet olduğunu açıkça görmüş olduk.

Kentsel dönüşüm konusunun şehir planlaması ile birlikte ele alınması gerektiğinin de altını çizelim. Aksi taktirde kentsel dönüşüm projeleri, şehirlere ranttan başka hiçbir şey getirmeyecek…

Son olarak; mimarlara daha özgün tasarım imkanının yaratılması şart. Cephe tasarımcılığına değil, özgün mimari yapılara ihtiyacımız var.

4- BENZERSİZ ŞEHİRLER

Bu madde ciddiye alınması ve arkasının getirilmesi gereken bir madde. Fakat üzülerek bir gerçeği gün yüzüne çıkartmak lazım… Memleketim Trabzon’u ziyarete gittiğimde her yıl doğanın nasıl tecavüze uğradığı görmek beni son derece üzüyor.

İnsanların, yeşil doğa manzaralarının içine beton yığınları ile natamam binalarla doğayı katletmesi, o güzelim doğallığı mahvetmesini kabullenemiyorum! Biri bu konu hakkında ne yapılacağını söyleyebilir mi? Bu konuda Trabzon ve Of Belediyesine konunun vahamiyetini arz eden bir yazı yazmama rağmen cevapsız kalan e-postalarım, mesajlarım ne olacak?

Türkiye siyasetinde söylemler ile yapılanlar neden birbirinden bu kadar bağımsız? İnanın bu konuda hiçbir partiyi ayırmıyorum. Çünkü bunun particilikle değil; insanlıkla alakası var! Doğayı mahvediyoruz. Bu konuda vurdumduymaz olan hiç kimseyi belediye başkanı olarak görmek istemiyoruz!..

Eğer bu konuda bir şeyler yapmazsak, tüm şehirler cazibe merkezi haline gelebilecekken tüm cazibesini kaybederek birer sıradan şehir haline gelecekler. Her kent, kendi doğa yapısına uygun özgün yapıları hak ediyor.

Nerede o Trabzon doğası ile bütünleşen ahşap yapılar!..

Ricamdır; lütfen yukarıda bahsettiğim uzman kişilerin bir araya getirildiği partilerden bağımsız bir kurul oluşturulsun ve her şehir için insanı ve şehrin doğal yapısını göz önünde bulunduran harika şehir planları hazırlansın!

5- AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı şehir konusu; artık dünyada konuşulan, gündem olan bir konu. Dolayısı ile bu konuda atılacak her adım olumlu olacaktır. Tek sıkıntı şu ki; yandaşlara, liyakat sahibi olmayan kişilere ihaleler, işler verilmesin. Zira birçok konuda bu sebepten ötürü başta devletimiz olmak üzere çok kişi baş ağrısı çekti.

Akıllı şehir kavramının hakkını vererek dünyaya örnek çalışmalar gerçekleştirebiliriz.

Şunu da söylemek gerekir ki; manifestodaki bu söylem tamamen temenni içeriyor. Söylemin içini dolduracak bir içerik henüz halka sunulmuş değil… Buna rağmen umarım arkası gelir.

6- ÇEVREYE SAYGILI ŞEHİRLER

Çevreye saygılı şehirler olmaz, çevreye duyarlı, çevreye saygılı belediye ve insanlar olur. Temennim odur ki; yere çöp atmanın bile cezası olur ve bu konuda çeşitli adımlar atılır. Türkiye’de şehir yaşamının olduğu yerlerde pek az yeşil alan var.

Millet parkları projesi her ne kadar nitelikli projeler olmasa da bir ihtiyaç. Yeşil alanları artırmak ve insanların buralarda vakit geçirmesini sağlayacak projelerin hayata geçmesi önemli. Halen daha yeterli talep karşılanmamış olsa gerek ki böyle bir vaatte bulunuluyor.

Umarız yeşil alanların gerçek anlamda insanlarla bütünleştiği projeleri görür ve yaşarız.

Çevre demişken; gene dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi de hava kirliliği… Hava kirliliğinin önüne geçecek radikal kararlar ve adımlar bekliyoruz.

7- SOSYAL BELEDİYECİLİK

Gerçek anlamda sosyal belediyecilik anlayışında olumlu adımlar oldu. İnanıyorum ki devamı da gelecek. Maalesef metropol şehirlerimizde halen suç oranları yüksek. Sosyal belediyecilik anlayışında “suç” konuları da ele alınmalı, amaçsız olan insanların elinden tutulmalı. Gene bu konu maddelendirilerek insanlara sunulmalı, çeşitli derneklerle işbirliğine gidilmeli.

8- YATAY ŞEHİRLEŞME

Yatay şehirleşme konusunda aslında önemli bir kaç hususu yukarıda belirttim. Fakat bu konuda yönetmeliklerde atılacak adımlar önem arz ediyor. Özellikle İstanbul çok büyük bir şehir. Her noktası cazibe merkezi haline getirilebilir. Yatay şehirleşme için çeşitli bölgeler oluşturulabilir ve bu alanlara özel vasıflar yüklenebilir. İş alanları, üretim alanları, sosyal alanlar gibi isimlendirilmiş alan ve bölgelerin oluşturulması her anlamda şehri kalkındıracak, trafik probleminin bir nebze olsun önüne geçecektir. 15 milyonu aşkın bir nüfus, İstanbul’un küçük bir bölümüne hapsolmuş durumda. Diğer şehirlerimizde en azından bu tür alanlar kesinlikle oluşturulmalı.

Yatay şehirleşme konusunu ciddiye almalı; ranttan uzak, insana değer veren, özgün mimariye sahip projelerle yatay şehirleşme projeleri her şehri cazibe merkezi haline getirecektir. Dünya’da bu konuda çok güzel örnekler var. Şehirleşme anlamında Doha, Barselona, Dubai gibi şehirleşme anlamında güzel örnekler yerlerinde incelenebilir. Şehir planlamacıları ve alanında uzman kişilerle bu konuda çok güzel başarılara imza atmamız mümkün.

Gene işin özü koşulsuz itaat değil, çözüm üreten liyakat…

9- HALKLA BİRLİKTE YÖNETİM

Büyük bir “şehir efsanesi” gibi söylem. Parti ayırtmaksızın bu konuda danışılacak kişiler muhakkak ki yandaşlar olacaktır. Hatta bu zamana kadar onların bile sadece dinlenip es geçileceği binlerce vaka mevcut. Bunun nasıl olacağı, nasıl yöntemler izleneceği gibi çeşitli planlarla bu söylemin altı doldurulmalı. Siyasi bir söylem olarak kalmamalı.

Gene bu konuda çeşitli komisyonların oluşturulup bu komisyonlarda şehircilik stratejilerinin oluşturulması teşvik edilmeli ve bu komisyonlar resmiyet kazanmalıdır. Eğer bu söylemin altı doldurulursa gerçek anlamda hizmetin önü açılacaktır.

10- TASARRUF VE ŞEFFAFLIK

Madem niyet bu, öyleyse bir kaç önerim var:

1- Öncelikle belediyelerde RÜŞVET işine son verilmeli ve gerçek anlamda insanlara verilmesi gereken hizmetler verilmeli.
2- İnsanların aracısız bir şekilde derdini anlatabileceği, çözüm göreceği ve derdinin sonuçları hakkında bilgi alabileceği teşkilatlanma yapıları oluşturulmalı. İlle de arada bir tanıdığa ihtiyaç duyulmayan bir sistem oluşturulmalı.
3- Belediye seçimlerinden sonra bir ara seçim oluşturulup halkında belediyeciliği puanlayacak bir oylama mekanizması oluşturulmalı. Böylece halk belediyenin karne notu vermeli, parti yetkilileri mevcut koşulları bu vesile ile takip etmeli.
4- Belediyelerdeki ihaleler tanıdığa hibe edilmemeli. Hakkaniyetli davranıp işler ehillerine verilmeli.
5- Herkese açık bir şekilde ihalelerin kimlere verildiği konusunda bir bilgilendirme yapılmalı.
6- Her görüşten insanın liyakat esasınca hizmet edebileceği iş imkanları açılmalı.
7- Herkese imkanlar eşit oranda sunulmalı. Adamına göre muamele, adam kayırmacılık yapılmamalı.
8- Gerçek anlamda tüm belediyeler düzenli bir şekilde denetlenip halka rapor sunulmalı.

11- DEĞER ÜRETEN ŞEHİRLER

Değer üreten şehirler için çeşitli proje yarışmaları düzenlenmeli ve başarı elde eden projeler desteklenmeli. Her şehrin teknoloji merkezleri olmalı. Hatta; ekonomi, sanat, bilim merkezleri olmalı ve herkes buralarda fikirleriyle, projeleriyle değerlendirmeye alınmalı, yönlendirilmeli.

Dışarıdan bakılıp, içeriye girme korkusu uyandırmayan, herkese açık, davetkar yapıların içinde muhataplar bulunmalı ve bu yapılar birer süs merkezi haline gelmesinden kaçınılmalı.

Şehirler arası tatlı rekabetler oluşturulmalı, şehircilik komisyonlarının çeşitli dönemlerde birbirini ziyaret ederek yeni ortak projeler geliştirmesi teşvik edilmeli…

***

Kısaca fikirlerimi böylelikle arz etmiş olayım. Hiçbir parti ayırt etmeksizin bu söylemler üzerinden tüm partilerimize sesleniyorum. Lütfen artık bir değer üretelim, el ele verelim. Bütün şehirler bizim, bütün şehirler bu güzel ülkenin. Eminim aklında harika fikirleri olan birçok değerli insanımız vardır. Eğer siz de bu yazıya katkıda bulunmak istiyorsanız lütfen yorumlar bölümünde düşüncelerinizi paylaşın. Aklımda yüzlerce yazmak istediğim plan, düşünce ve proje var. Fakat konuyu uzatıp kimseyi sıkmak istemem. Mümkün mertebe yapıcı bir eleştiri ile fikirlerimi siz değerli okuyucular ile paylaşmış olmanın huzuru ile sözlerime son veriyorum.

Ve lütfen oluşturmak istediğim bu ortak kaygıyı siz de içinizde taşıyorsanız, bu sesin yayılmasına yardımcı olarak paylaşın.

Tüm partilerimize başarılar diliyorum.

Eşref Zeki PARLAK
Y. Mimar & Ekonomist


il******@es*************.com











2 Yorumlar
  1. Tarık diyor

    Merhaba, eleştiriler yerinde. Diğer partiler için de yorum yapılacak mı?

  2. ismail hakkı konar diyor

    SÖZÜN ÖZÜNÜ BELİRTMİŞSİNİZ. koşulsuz itaat değil, çözüm üreten liyakat…
    ANCAK BU TEMEL İLKEDEN YOKSUN BİR BELEDİYE ANLAYIŞI SİZİN ÖLÇÜLÜ ÖNERİLERİNİZİ NE DÜZEYDE DİKKATE ALACAK Kİ?
    ÖZELLİKLE İHALE YOLSUZLUKLARI AYYUKA ÇIKMIŞ BİR ÇIKAR GRUBUNUN MİLLET İRADESİNİ HİÇE SAYIP SEÇİMLERİ YENİLETMEYE GİDECEK KADAR GÖZÜ KARARMIŞLAR SİZİ NE DERECEDE DİKKATE ALACAKLARDIR.MERAKTAYIM.
    YAZMANIZ GÜZEL.KANAL İSTANBUL PROJESİ BİR STRATEJİK PROJE OLMAKTAN ÖTE BİRÇOK BÜYÜK İHALEDE GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ DEVLET KAYNAKLARINI UZUNCA BİR YIL SÖMÜRME MAÇLI BİR PLANLAMANIN ÜRÜNÜ OLDUĞU,ŞEHİRLEŞME,ÇEVRE,İLE BAĞDAŞIRLIĞI OLMAYACAĞI BELLİ BİR PROJE İKEN BU TÜR TANIMLAMANIZA KATILMADIĞIMI BELİRTMEK İSTERİM.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.