Kentlileşemeyen İSTANBUL
Dünyanın en güzel şehirleri arasında yer alan İstanbul nereye gidiyor? Son yıllarda bu güzide şehirde yaşayan ve İstanbul’u seven herkesin sorduğu bir soru bu. Her yıl Türkiye’ye binlerce turist çeken mega _ kent İstanbul’un geleceği endişe verici ne yazık ki… Nüfusu son elli altmış yıl içerisinde plansız şekilde büyüyen şehrin şu anki nüfusu on beş milyona dayanmış durumda. Bunun resmi kayıtlar olduğunu; gerçeğin bunun çok daha fazlasını içerdiğini düşündüğümüzde ise ürkmemek elde değil. Giderek yoğunlaşan trafiği; ve bu yoğunluk karşısında bilinçlenerek kentli olmayı içselleştirmek yerine bencilliğiyle kenti yaşanmaz hale getiren sözde modern insanlarıyla layık olduğu noktaya ulaşmaktan son derece uzak maalesef.
Mimari olarak gelişmemiş bir toplumun yansımasını gördüğümüz İstanbul’un eski haliyle fotoğrafik bağ kurabilmek dahi gün geçtikçe zorlaşıyor. Yaşadığı çarpık kentleşme ile adeta her telden çalan bir şarkı izlenimi veren İstanbul; emlak kapasitesinin giderek ”tek tip” olarak artışı ile tekdüzeleşmekten de kaçamıyor gibi. Kaybolmaya yüz tutmuş silüeti, yok sayılabilecek kadar azalmış olan yeşiliyle ”Doğma büyüme İstanbulluyum” diyenlere dahi yabancılaşmış durumda şehr-i İstanbul. Eğer bir kentin yeşil alanları o şehirde yaşayan herkes için bir nefes alma noktası ise İstanbul’da oluşan beton yığını şehrin nefes alamadığının en büyük göstergesi. Bu şehir bir de birinci derece deprem bölgesi ise yeşil alanlar burada yaşayanların hayatlarının merkezinde yer alıyor. Oysa Türkiye’nin nüfus yoğunluğunun çok büyük bir dilimini kapsayan şehirde konut sayısı artıyor ve yeşil tahrip olmaya devam ediyor. Şehrin sınırlarının kontrol edilemez şekilde büyümesi bilinen İstanbul’dan uzaklaşma hızını gün be gün artırıyor.
Bir kentin yalnızca şimdiki zamanı içermediği su götürmez bir gerçek ise; özellikle geçmiş ile gelecek arasında köprü vazifesi gören; İstanbul gibi bir şehrin aynı özellikteki diğer rakipleri arasında yarışın gerisinde olduğu ortada. Eski ile yeniyi her ikisini de harap etmeden bütünleştirmeyi başarabilmiş, çarpık kentleşmenin sonuçlarını yaşamayan bir şehirde yaşamak çok daha huzurlu, kolay ve keyifli olacaktır kuşkusuz. Tarihe tanıklık etmiş bir dünya kentinin yorgunluğundan kurtulup huzura kavuşması dileğiyle…